27/09/2007

UZAKDOĞU'DAN İTALYA'YA UZANAN YOLCULUK

Kadifenin Uzakdoğu’dan İtalya’ya yaptığı yolculukta ona Arap tüccarlar eşlik etmişti. Bu sayede İtalya, 12. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar kadifenin en çok üretildiği ülke oldu. Kadife, Avrupa’nın diğer ülkelerinde de kendini göstermek isteyince bu kez Venedik ve Floransa’daki tüccarlar tuttu onun elinden.

En zengin ve gösterişli kumaşlardan biri olan kadife, yolculuğunun başında aristokrasinin vazgeçilmez kumaşıydı. Yolculuk boyunca uğradığı her ülke onun sosyal statü basamaklarını birer birer inmesine yardımcı oldu. Kadife, aristokrasinin tekelinden kurtulmayı başardığında modanın en sevdiği kumaşlardan biri haline geldi.
Bu sezon birçok defilede karşımıza çıktı kumaşların en asili. Paul Smith’in feminen ve maskülen öğelerle süslü koleksiyonunda kadife ceket ve elbiseler göze çarptı. Amerikan Vogue dergisinin editörü Anna Wintour’ın İngiliz modasının en parlak yıldızlarından biri ilan ettiği Christopher Kane’in Londra Moda Haftası’nda sergilediği ikinci koleksiyonundaki kırmızı şarap rengindeki kadife elbise kalp atışlarımızı hızlandırdı.
Podyumda kadifeyi gördükten sizlerin de sezonun öğütlerini dinleyen biri olarak kadife kıyafetler edinmek isteyeceğinizi biliyoruz. Baştan ayağa kadife kıyafetlere bürünmekten kaçınmalısınız. Kadife bir cekete jean veya kumaş pantolon eşlik etmeli. Kadife pantolonun tamamlayıcısı ise saten bir gömlek olabilir.

All 07

20/09/2007

Moda dünyasının çubuk krakeri


Ahu Yağtu, iri birer zeytin büyüklüğündeki gözleri ve çubuk kraker görünümündeki vücuduyla moda dünyasının en özgün mankenlerinden biri. İkon manken Twiggy’nin Türkiye’deki varisi Ahu’yla birlikte günümüz modasının ve modellerinin büyüleyici dünyasına konuk olmakla kalmıyoruz, modanın 1960’lardaki rengarenk pop devrini de ziyaret ediyoruz.


röportaj. SEDA YILMAZ


14 yaşından bu yana mankenlik yapan ve mesleğini son derece ciddiye alan bir manken olan Ahu Yağtu’nun ismi, gençlik ve güzellik kelimeleriyle eş anlamlı adeta. O, Türkiye’de görmeye pek alışık olmadığımız bir manken profiline sahip. Bu özelliği, Ahu’yu ikon manken Twiggy’ye yakın kılıyor. “Eskiden beri beni Twiggy’ye benzetirler. Mankenliğe ilk başladığım yıllarda saçlarım da kısaydı. Tıpkı Twiggy gibiydim” diyen Ahu’nun bu ikon mankene dönüşmesiyle birlikte hepimiz 60’lı yıllara doğru yol almaya başlıyoruz. 1960’ların gençlik depremi sırasında modanın androjen görünümlü mankeni Twiggy, gençlerin sesinin dünyadaki aksi olmuştu. Şimdi günümüz moda dünyasının genç ve nevi şahsına münhasır yüzünün temsilcisi Ahu’nun Twiggy’e dönüşmesine tanıklık etmenin vakti geldi.

Ahu’dan Twiggy’e
Karşımızda tıpkı Twiggy gibi zayıflığını genetik özelliklerine borçlu olan bir manken duruyor. Twiggy’nin kırılgan görüntüsü, mesafeli ama sıcak bakışları, Ahu’da vücut bulmuş gibi. Dolayısıyla, onu Twiggy’e dönüştürmek çok da zor olmuyor. Moda dünyasında çığır açan bir mankenin replikası haline gelmenin onu çok heyecanlandırdığını söylüyor 29 yaşındaki manken.
Ahu’nun çocukluk hayali, üzerinde tütüsü, ayağında da babetleriyle kuğu gibi süzülen bir balerin olmakmış. “Konservatuarın bale bölümünün sınavlarına girdim fakat uzun boylu olduğum için kabul edilmedim” diyor. 14 yaşında kalp atışlarını hızlandıran şeyin mankenlik olduğuna karar vermiş. Mankenliği meslek olarak seçmesini fiziksel özelliklerine borçlu olduğunu düşünüyor. Çocukluğundan beri ince ve uzun bir yapısı olan Ahu, farklılığının erken yaşta fark etmiş. “Küçükken annemin kıyafetlerini giyen, babaannemin takılarını takan bir çocuktum. Aynanın karşısına geçip poz vermeyi severdim.”
Ahu, 15 yaşına kadar tüm çekimlere annesiyle birlikte gittiğini söylüyor. Annesiyle babası ayrı olmasına rağmen çok mutlu bir çocukluk geçirmiş olduğundan bahsediyor. Çok genç yaşta hiç bilmediği bir dünyanın içine girmenin nasıl bir his olduğunu soruyorum. “Boşanmış bir anne-babanın çocuğu olduğum için küçük yaşlardan beri yalnız başıma olmaya alışkındım. Eve tek başına girip yemeğini kendisi hazırlayan bir çocuktum. Daima ayaklarım yere sıkı bastı. Dışarıdan büyüleyici gözüken bir dünyaya adım atmak korkutucuydu. Algılarım açık olduğu ve şansım yaver gittiği için bu ortamda çok yara almadan ayakta kalmayı başardım.”
Küçük yaşta mankenliğe başlayan Ahu’nun önümüzdeki yıldan itibaren Londra Moda Haftası’nda 16 yaşından küçük mankenlerin yer alamayacak olmasıyla ilgili görüşlerini merak ediyorum. “İyi bir ailede yetişmiş bir mankenin moda dünyasının içinde bambaşka bir insana dönüşebileceğine inanmıyorum. Küçük yaşlarda bu dünyanın içine giren bir insan kendini kocaman bir okyanusun içindeki küçücük bir balık gibi hissedebilir” diyor.

Mankenlerin ‘büyüleyici’ dünyası
Hepimiz mankenlerin büyüleyici bir dünyada yaşayan etkileyici yaratıklar olduğunu düşünürüz. Kadınlar, onların yaşadıkları hayata imrenir, onlar kadar güzel olma hayalleri kurar. Ne de olsa mankenler, bütün bakışları üzerlerinde toplayan, etrafları güzel kıyafetlerle sarılı şanslı kadınlar. “Peki, mankenlerin dünyası dışardan göründüğü kadar süslü mü?” diye soruyorum Ahu’ya. “Modellik benim mesleğim. Türkiye’de modellik hobi ya da ek iş olarak algılanıyor. Ayrıca, her güzel kızın manken olabileceğine dair bir inanış var. Mankenlik yapabilmek için oyunculuk yetisine ve profesyonel bakış açısına sahip olunması gerekiyor. Her uzun boylu ve hoş görünen kız manken olamaz. Öyle olsaydı Brezilya’da yaşayan bütün kızların manken olması gerekirdi” diyor. Dışardan parlak görünen moda ve mankenlerin dünyasının abartıldığı kadar süslü olmadığından dem vuruyor.
Dış görünüşünden yaşam tarzına kadar her konuda sadelikten yana olan Ahu için süs ve abartı kelimelerinin çok da bir şey ifade etmediğinin farkına varıyorum. O, moda dünyasının ışıltısından gözleri kamaşan sıradan mankenlerden değil. “Popüler kültürün bir parçası olmaktan yana değilim. Aksine, sisteme karşı bir duruşum var. Popüler kültür beraberinde parayı getiriyor olsa da ben bu duruşumdan hiçbir zaman vazgeçmedim. İnsanlar, “Ahu bir türlü patlayamadı” diyor ama benim öyle bir derdim yok zaten. Başarılı olmak popüler kültürün içinde yer almakla ilintilendiriliyor. Daha çok para kazanmak için her an kameraların önünde olmak hiç bana göre değil. Huzurumu ve ruh sağlığımı düşündüğüm için daima magazin basınından uzak duruyorum” dediğinde Ahu’nun Türkiye’deki birçok mankenin arasında farklı bir yerde duruyor olmasının sırrını öğrenmiş oluyorum.
Herkesin magazin basınında yer almak için can attığı bir dönemde kendini popüler kültürün dışında tutmayı nasıl başardığını soruyorum. “Çok ünlü insanlarla gezmiyorum ve çok popüler mekanlara gitmiyorum. İşim yoksa öğlenleri Bebek’te arkadaşlarımla görüşüyorum. Bebek dışında Beyoğlu ve Sultanahmet’te gezmekten hoşlanıyorum. Hava güzelse şehirden kaçmayı tercih ediyorum. Favori mekanlarım Belgrad ve Kilyos.”

Güzelliğin sırrı
Coco Chanel, “Mankenlere, kadınları kıskandırmaları için para ödediğini” söylemişti diyorum. Kıyafetleri mankenlerin üzerinde görmenin kadınları kıskandırma gücüne sahip olduğunu, bu yüzden de onları alışveriş yapmaya ittiğinden bahsediyoruz. “Beni gören birçok insanın moralinin bozulduğunu görebiliyorum. Niye bu kadar zayıf olmak istiyorlar anlamıyorum. Bu halimle Osmanlı döneminde yaşasaydım bir Allah’ın kulu yüzüme bakmazdı. Güzellik anlayışının dönemsel olduğuna inanıyorum” derken kelimelerine yüzünden eksik etmediği gülümsemesi eşlik ediyor. Türkiye’de 90’lı yıllarda çok zayıf mankenler beğenilmediği için çok fazla iş yapamadığını anlatıyor. “O dönemde o kadar zayıftım ki sırf bu yüzden bazı defilelere kabul edilmedim. Zaten okul hayatım boyunca da Istaka, Cheetos ve Safinaz gibi bir sürü lakabım olmuştu.”
Ahu’nun güzelliği tıpkı su gibi. Duru ve doğal. Onun güzelliğinin ve zayıflığının sırrının bu doğallıkta gizli olduğunu düşünüyorum. “Kusursuz güzellikten hoşlanmıyorum. Ben de kusurlu bir güzelim. Geçirdiğim bir kazadan ötürü kolumda iz var ama onu seviyorum. Doğal olanın güzel olduğuna inanıyorum” diyor.
Güzellik odaklı çağımızda Ahu’nun estetik müdahalelere bakış açısını öğrenmek istiyorum. Kadınların her geçen gün gençlik, güzellik ve zayıflık konusunda daha da takıntılı hale geldiğinden bahsediyoruz. “Yaşlandıkça insanın daha farklı bir hava kazandığına inanıyorum. Yüzüm kırıştığı zaman çok kötü görünürse müdahale ettirebilirim ama doğal yaşlanmayı tercih ederim. Estetiğe çok sıcak bakmıyorum” diyerek bu konudaki fikirlerini özetliyor.
Sıra herkesin merak beklediği soruyu sormaya geliyor. “Zayıf kalmak için neler yapıyorsun?” dediğim anda gülerek “Bu soruya cevap verdiğimde bütün kadınlar benden nefret edecek” diyor ve başlıyor anlatmaya. “O kadar çok yemek yiyorum ki. Mide problemim olduğu için 3 saatte bir ufak da olsa bir şey yemem gerekiyor. Dizinin setindekiler beni devamlı bir şeyler yerken görüyor. Bu durumun herkesin kafasında soru işaretleri oluşturduğuna eminim. Metabolizmam hızlı çalıştığı için istediğim kadar yemek yiyebiliyorum. Hayatım boyunca hiç rejim yapmadım. Bu aralar spor da yapmıyorum. Uzun süre thai chi’yle uğraştım ve yüzdüm ama artık dizi dolayısıyla spora vakit ayıramıyorum.”

Mankenlikten oyunculuğa
Ahu, liseyi bitirdikten sonra oyuncu olmak istediğine karar verince önce Şahika Tekant’ın oyunculuk kurslarına gider. Ardından da Akademi İstanbul’un görsel sanatlar bölümünde okur. Oyunculuğa başlamadan önce şansını sunuculukta denemek istediği için mezun olduktan sonra ‘Biri Bizi Gözetliyor’ ve ‘Sing your Song’ yarışmalarının sunuculuğunu üstlenir. Oyunculuğa ’90-60-90’ adlı diziyle başlar Ahu. Bu diziyi, ‘Savcının Karısı’ ve ’29-30’ adlı diziler izler.
Ahu’nun ilk kez başrol oyuncusu olduğu yeni dizisi ATV’de yayınlanan ‘Komiser Nevzat’ hakkında konuşmaya başladığımızda onun heyecanını gözlerinden okuyabiliyorum. Senaryosunu Ahmet Ümit’in yazdığı bu polisiye dizide üç farklı karakteri içinde barındıran bir kriminologu canlandırıyor. “Bu dizi için bir oyuncu koçuyla çalışıyorum. Ayrıca, kendimi geliştirmek adına karakter analizleri yapıyorum. Dizide, Altan Erkekli’yle birlikte oynamak ondan özel ders almak gibi. O oynarken monitörden onu izleme fırsatını elde ediyorum. Böyle iyi bir oyuncuyla birlikte oynadığım için çok şanslı olduğumu düşünüyorum” diyor.
Ahu artık oyunculuğa ağırlık vermek istiyor. Dizi çekimleri çok vaktini aldığı için mankenliği ikinci plana atmak zorunda kaldığını anlatıyor. “Oyunculukta kendimi daha da geliştirmek istiyorum. Bu zamana kadar eğitim aldım ama pratik yapmanın çok önemli olduğunun bilincindeyim. Pratik yaptıkça kendimi geliştiriyorum” diyor ve ekliyor “Bir sinema filminde oynamayı çok isterim.”

Ahu ve moda
Meslekleri modanın kalbinde yer almayı gerektiren mankenlerin modayla olan ilişkileri ve onların stilleri daima merak konusu olur. Ahu’nun sahibi olduğu Second Chance adlı dükkan modayı ne kadar sevdiğini kanıtlıyor. “Modayla iç içe olmayı çok sevdiğim için dükkan açtım. “Hayatta ikinci el kıyafet giymem” diyen insanlar bile buradan alışveriş yapıyor. Bu da beni çok sevindiriyor. Ayrıca, ANAÇEV’le (Anadolu Çağdaş Eğitim Vakfı) birlikte çalışıyoruz ve burslu çocukları eğitiyoruz. Topladığımız kıyafetlerin bir kısmını oraya yolluyoruz. Yollayamadıklarımızı dükkanda satıp, elde ettiğimiz gelirin belirli bir miktarını onlara gönderiyoruz. Böylece, burslu çocukların eğitimine katkıda bulunuyoruz.”
Türkiye’de ikinci el kıyafetlerin çok fazla rağbet görmemesinin sebebinin bunlara eski ve pis gözüyle bakılması olduğundan bahsediyoruz. “Bu kıyafetlerin yaşanmışlığı olması hoşuma gidiyor” diyor. İkinci el kıyafetlere duyduğu ilginin kaynağını merak ediyorum. “Bebekliğimden 13 yaşıma kadar beni babaannem büyüttüğü için küçüklüğümden beri eski kıyafetlere çok meraklıyım. Çok süslü bir kadındı ve ben de onun kıyafetlerine bayılırdım.”
Ahu, modanın en sevdiğim dönemin 1930’lar olduğunu söylüyor ama kendine yakıştırdığı dönem 1980’ler. “Genelde yurtdışından alışveriş yapıyorum. Alışveriş için Amsterdam harika bir şehir bence. Orada çok güzel yerler keşfettim. Ayrıca, Paris ve Londra’da alışveriş yapmayı da çok seviyorum. Bu şehirlerdeki ikinci el kıyafetler satan mağazalar ve pazarlar tam bana göre” diyor.
All 06

10/09/2007

MELODİK KIYAFETLER


BU SEZON ETEKLER VE BLUZLARA EKLENEN PİLİLER ONLARI ÖYLESİNE MUTLU EDİYOR Kİ KIYAFETLER ŞARKI SÖYLEMEYE BAŞLIYOR. KIYAFETLERE, AKERDEON GÖREVİNİ ÜSTLENEN PİLİLER EŞLİK EDİYOR. VOKALLERDE İSE VÜCUDA OTURAN CEKETLER, MARY JANE’LER VE ŞAPKALARI GÖRÜYORUZ.

Melodik pilili eteğin hafızalarımızda yer alan bir fotoğraf netliğindeki imgesini Marilyn Monroe’ya borçluyuz. Monroe, ‘The Seven Year Itch’ filminin setinde bir mazgalın üzerinde dururken uçuşan pilili eteğinin havalanmasını önlemeye çalışırken tarihin en seksi pozlarından birini vermişti. Pilinin 90’lı yıllardaki zaferinin mimarı avangart moda tasarımcısı Issey Miyake oldu. İlk kez 1993 yılında yarattığı ‘Pleat Please’ koleksiyonu sadece pilili kıyafetlerden oluşuyordu. Miyake’nin pilili harikaları halen Issey Miyake mağazalarında satılıyor.
Pilili etekler sezonun en feminen parçalarından biri olma özelliğine sahip. Dizde biten pilili eteğin üzerine giyeceğiniz balıkçı yaka triko ve vücuda oturan ceket kombinasyonu sezonun özeti niteliğinde. “Bu kadar hanım hanımcık görünmek bana göre değil” diyecek olursanız tercihinizi pilili mini eteklerden yana kullanmalısınız. Diz altı eteklerin bu sezon minileri tahtından ettiğini göz ardı etmemekte fayda var.
All 06

06/09/2007

Moda borsasından haberler


Ceketler, mantolar, parkalar, pelerinler ve kabanlar sonbahar moda piyasasının yükselen değerleri. Piyasalardan aldığımız bilgiye göre şimdi bunlara yatırım yapmanın tam zamanı.

Sarı yaprak mevsimi sonbaharın ardından kestane mevsimi kış geldiğinde dış giyim çok büyük önem kazanmaya başlar. Kadınlar, üzerlerine giyeceklerinin onları soğuktan korumasını ve giydiklerinin şık görünmesini ister fakat ne tarz bir şey satın almak istediklerine bir türlü karar veremezler. Soğuktan koruyan üstleri seçerken ilk yapmanız gereken gardırobunuzdaki kıyafetleri gözünüzün önüne getirmek olmalı. Örneğin, çoğunlukla etek ve elbiselerden bir gardıroba sahipseniz, manto ve kabanları tercih etmelisiniz. Kısa boyluysanız kabanlar, ince uzun bir yapınız varsa mantolar kıyafetinizin tamamlayıcısı olmalı. Daha çok pantolon giymeyi sevenlerdenseniz ceketler tam size göre. Dökümlü pantolonları dar kesimli kısa ceketlerle giyerek sezonun nabzını tutabilirsiniz. Skinny jeanleri ve sigaret pantolonları ise pelerinle giyebilirsiniz. Spor kıyafetler giymeyi sevenler üzerlerine parkalarını geçirip kendilerini soğuktan koruyabilir.