28/08/2008

Donatella Versace


Donatella Versace, Versace markasıyla kıyafet, aksesuar, mücevher, otel ve arabadan oluşan bir İtalyan rüyası sunuyor. Herkesi bu rüyanın bir parçası olmaya davet ediyor.

Kısa süre önce i-D dergisine verdiğiniz röportajda “Lüks paha biçilemez. Piyasa, ayrıcalık, lüks ve zenginliğe doğru yol alıyor” demiştiniz. Buna göre, Versace markasını nasıl konumlandırıyorsunuz?
Versace’yi İtalyan lüks markalarının en büyüğü olarak görüyorum. Tasarımların DNA’sında antikten moderne İtalyan kültüründen öğeler bulunuyor. Versace olarak ayrıcalık ve kaliteye değer veriyoruz. Bu prensibimizi korumaya devam edeceğiz.
Kardeşiniz Gianni, Versace’yi 1978’de kurdu ve markasıyla birlikte modanın en çok tanınan yüzlerinden biri oldu. Siz de onun özel mankeni ve ilham perisiydiniz. Bu kadar başarılı bir erkek kardeşin yol göstericiniz olması tasarım felsefenizi nasıl etkiledi?
Bu, muhteşem bir tecrübeydi. Çünkü Gianni harika bir öğretmendi. Benim gözümde ünlü bir moda tasarımcısı olmaktan ziyade abimdi. Bunun için onunla müthiş bir işbirliği içinde çalıştık. Ondan çok şey öğrendim. Tasarım anlamında ondan aldığım en büyük ders, kendine inanmanın çok önemli olduğu.
Gianni Versace’nin trajik ölümünden sonra bir anda her şeyin başına siz geçtiniz. Her şeyi kolayca ele almayı nasıl başardınız?
Eğer bu geçiş kolay gibi gözüktüyse bu, bizim gerçeği saklamayı çok iyi başardığımız anlamına gelir. Aslında hepimiz büyük bir şok yaşamıştık ve her şeyin altından kalkmak çok zordu. Ama başka bir seçimimiz yoktu. Tam da onun isteyebileceği şekilde davrandık.
Versace 1980’lerde kadınları fevkalade gösterişli ve kışkırtıcı kıyafetlerle tanıştırdı. Marka sizin ellerinizde farklı şekillenmeye başladı. Sizin kattığınız elegansla birlikte daha sofistike hale geldi. Markayı farklı bir seviyeye taşımaya nasıl karar verdiniz?
Söylediğim gibi Gianni, kaliteli ve değerli bir şey yaratacaksam kendime inanmam gerektiğini öğretti. Onun ölümünün ardından kendi tarzımı bulmak için çok uğraştım. Zaman içerisinde kendime güvenmeye başladım ve markanın zamanın ruhuna ayak uydurması gerektiğini anladım. Versace 80’lerde tamamen abartı ve şatafatla ilgiliydi. 21. yüzyılda daha sade ve ölçülü bir şeylere ihtiyacımız olduğunu düşündüm. Sizin de söylediğiniz gibi marka böylece elegan ve sofistike hale geldi.
Defilelerinizden birinin sonunda Karl Lagerfeld sizin için “Son 10 yılda Versace imajını koruyarak çok iyi iş çıkardı” dedi. Geçen yıllarda Versace’yi nasıl yeniden yorumladınız?
Duyarlılık ve cazibe daima Versace’yi tanımlayan kelimeler oldu. Ben de markanın bu yönünü koruyarak onu tekrar tekrar keşfedebileceğimizi anladım. Tek yaptığım sofistike ve duyarlı Versace imajını yeni bir jenerasyon için yorumlamak.
Versace, 1980’lerden bu yana günlük giyimde bile cazibeyle bağdaştırılan bir marka. Versace kadınına günlük giyimde neler sunuyorsunuz?
Versace’nin günlük kıyafetleri, kadın vücudunu en güzel şekilde göstermek üzere en iyi kalite kumaşlar kullanılarak tasarlanıyor. Kesim ve form konularında da çok titiziz.
Asla topuklu ayakkabı giymediğinizi söylemiştiniz. Baştan ayağa Versace giymeyi seviyorsunuz. Sizi bakımlı sarı saçlarınız, parlatıcılı dudaklarınız ve göz alıcı mücevherleriniz olmadan düşünmek imkansız. Tasarımlarınızı kendinize benzeyen kadınları için mi yapıyorsunuz?
Versace look’unu taşıyabilecek kadar kendine güvenen kadınlar için tasarım yapıyorum. Hayalimdeki Versace kadını, seyahet etmeyi seven, entellektüel ve tecrübeli. Aslında ben her kadın için tasarım yapıyorum. Çünkü kıyafetlerinin onu harika göstermesini istemeyecek bir kadın olduğunu sanmıyorum. Hem kendim hem de farklı ülkelerdeki kadınlar için kıyafetler tasarlıyorum. Bu arada sarışın olmaları gerekmiyor. Sarışınlık Gianni’nin 11 yaşımdayken bana yakıştırdığı bir şeydi ve o günden bu yana üzerime yapıştı.
Amerikan Vogue dergisinin genel yayın yönetmeni Anna Wintour, Gianni Versace’nin medyanın ilgisinin tadını çıkarırken bu ilgiyi idare edebildiğini ve herkesin onun izinden yürüdüğünü söylemişti. Elton John ve Prenses Diana gibi ünlüler onun yakın arkadaşlarıydı. Markayı desteklemek adına ünlülerin gücüne inanıyor musunuz?
Ünlüler söz konusu olduğunda Gianni tam bir öncüydü. Markaya olan ilgiyi artırmada onların çok önemli olduğunu biliyordu. 1991 yazında dönemin en ünlü mankenlerine defilesinde yer vererek süper model fenomenini yaratan da Gianni oldu. Ben de son yıllarda reklam kampanyalarım için Madonna, Demi Moore, Halle Berry ve Kate Moss gibi samimi olduğum ünlülerle birlikte çalışıyorum. Erkek kampanyalarında ise çok maskülen bulduğum Patrick Dempsey yer alıyor.
Markanın başındaki yaratıcı deha erkek kardeşinizken bondaj elbiseler, asit renkler ve vücuda yapışan pantolonlar Versace’yi özetleyen parçalardı. Siz abartılı süslemeyi azaltıp markaya nötr renkler, zarif kesimler ve yapısal silüetler kazandırdınız. İmzanız haline gelen tarzlar ve bu tarzları yaratan kilit parçalar neler?
İmzamız haline gelen tarzlar sürekli evrim geçirerek değişiyor. Ama kaliteye verdiğimiz önem ve insan vücudunu en iyi şekilde gösterme çabamız hiç değişmiyor. Genelde kesim ve kumaş konularında çok özenliyim. Bir kıyafet giyildiğinde onun nasıl hareket ettiği ve vücudun hangi bölümlerini daha güzel gösterdiğini bulmaya çalışıyorum. Bu sezonun hit parçası asimetrik kesimli bir kokteyl elbisesi.
Moda çok değişken olduğu için en tepede kalmak oldukça zor. Versace’nin başarısını nasıl koruyorsunuz?
Yaptığım işi severek ve ona inanarak. Büyük bir tutku ve bağlılıkla çalıştığında markanın başarısını garantilemiş oluyorsun.
Son zamanlarda moda dünyasının en çok konuşulan isimlerinden biri olan Christopher Kane, sizden büyük destek gördü. Kendi ismini taşıyan markası için koleksiyon hazırlamanın yanı sıra Versace’nin couture koleksiyonunda da sizinle birlikte çalışıyor. Bu genç yeteneği desteklemeye nasıl karar verdiniz?
Versace, daima genç ve yeni yetişmekte olan moda tasarımcılarına dikkat etmenin önemini bilen bir marka oldu. Kendi kurallarını yazdıkları için onları izlemek gerçekten heyecan verici. Modanın geleceğinin, bu genç yetenekler olduğunu düşünüyorum. İşte bu yüzden, İngilitere’de genç tasarımcıları keşfetmek için yapılan Fashion Fringe yarışmasında başkan olarak görev alıyorum.
Sonbahar-kış koleksiyonunuz güçlü kesim teknikleriyle hazırlanmış terzilik harikası parçalardan oluşuyor. Sizce sezonun en güçlü ‘look’u hangisi?
Dalgalanan pilileri grafik şeritlerle kontrol altına alınarak üç boyutlu bir etkinin yaratıldığı mini elbiseleri beğeniyorum. Ayrıca, hacimli kısa paltolar ve uçuş uçuş jarse gece elbiseleri de çok güzel.
Bu sezonki koleksiyonunuz için Berlin’de yaşayan sanatçı Timothy Roeloffs ile birlikte çalıştınız. Roeloffs’un kolajları eflatun, fuşya ve sarı elbiseleri süsledi. Sanat ve moda arasındaki ilişki hakkında görüşleriniz neler?
Son zamanlarda birçok moda tasarımcısı sanatçılarla iş birliği yapıyor. Ben her zaman sanat dünyasını takip ederdim. Tim’in işlerini gördüğüm anda onların benim tasarımlarımla nasıl bütünleşeceğini hayal ettim. Ondan Versace ikonografisini klasik imgelerle birleştirmesini istedim. Yarattığı işler o kadar ilham verici oldu ki bu sezonki mücevher koleksiyonumu hazırlarken üç modern sanatçıyı da işin bir parçası haline getirdim. Julian Schnabel, Marc Quinn ve Wangechi Mutu, Versace’ye özel takılar tasarladılar.
Versace, müşterilerine kıyafetler, aksesuarlar, mücevherler, ev aksesuarları ve otellerden oluşan tamamen markalı bir hayat tarzı sunuyor. Markanız için nasıl bir gelecek hayal ediyorsunuz?
Versace’nin lifestyle markası imajını daha da geliştirmeyi hayal ediyorum. Mesela, kısa bir süre önce yeni bir Versace Lamborghini yarattık. Aynı zamanda Versace otelleri projesi de beni çok heyecanlandırıyor.
Hiç İstanbul’a geldiniz mi? Türk kadınlarının stili hakkında bir fikriniz var mı?
Evet, İstanbul’a geldim ve şehrinizi çok ilham verici buldum. Kültür ve tarih bakımından zengin olduğu kadar enerjik ve modern. İki kıtayı birbirine bağlamasının bu şehri çok özel kıldığını düşünüyorum. Bana göre ‘Türk kadını’ veya ‘İtalyan kadını’ gibi kategoriler yok. Seksi ve göz alıcı görünmek isteyen tüm kadınların yolu Versace’ye düşer.
Harvey Nichols Magazine 06

07/08/2008

Tory Burch


Gardırobunuzu açıp saatlerce ne giyeceğinize karar veremiyorsanız henüz Tory Burch’ün tasarımlarıyla tanışmadınız demektir. Amerikalı tasarımcının kıyafet ve aksesuarları kadınların ihtiyacı olan her şeyi bir arada sunuyor: şıklık, rahatlık ve her okazyona uygunluk.

Markanız Tory Burch’ü kurmadan önce Ralph Lauren, Vera Wang ve Loewe gibi ünlü moda evlerinde çalıştınız. Kendi markanızı yaratmaya nasıl karar verdiniz?
2001 yılında markayı oluşturma fikri kafamda şekillenmeye başladığında moda dünyasındaki fiyatlar gün geçtikçe artıyordu. Tasarım kıyafetler giymeyi seviyordum ama bu kıyafetler için sürekli çok yüksek rakamlar ödemekten yorulmuştum. Piyasada şık, sofistike ve uygun fiyatlı bir lifestyle markasının eksikliği vardı. Tory Burch markasıyla lüks ve klasik Amerikan spor giyim alanındaki bu boşluğu doldurmaya karar verdim.

Oprah Winfrey, talk show’unda sizi ‘sıradaki büyük keşif’ diye tanıttı. Büyük çıkışınızı Winfrey’ye borçlu olduğunuzu düşünüyor musunuz? Bu talk show’a katılmak başarınızı ne yönde etkiledi?
Markamı kurduktan 8 ay sonra Oprah’nın yapımcısı arayarak ‘sıradaki büyük keşif’leri tanıtacakları bölümde bana da yer vermek istediklerini söyledi. İlk başta bir arkadaşımın beni işlettiğini sandım. Oprah’nın programına katıldıktan sonra her şey değişti. Program yayınlandığı gün website’mizi 8 milyon kişi ziyaret etti. Amerika’daki kadınların birdenbire Tory Burch markasını tanıması inanılmazdı. Başarımın çok büyük bir kısmını Oprah’nın desteğine borçlu olduğumu söyleyebilirim.

Tory Burch markasının stilini nasıl tarif edersiniz?
Eklektik yönü olan klasik bir stil olarak adlandırabilirim.

Tasarımlarınızın üzerinde yer alan logonuz çok belirgin. Bu logonun özel bir anlamı veya sembolize ettiği bir şey var mı?
Bana 200’ün üzerinde farklı logo tasarımı sunan MODCO adlı logo yaratıcısı bir firmayla birlikte çalıştık. Şu anda kullandığımız logoyu geleneksel bir logo görüntüsüne sahip olmadığı için seçtim. Markanın logosunu, baskılarımız ve imzamızla birleştirdiğimiz tasarımın bir parçası olarak görüyorum.

Size ilham veren stil ikonlarınız kimler?
Ailem sayesinde küçük yaşlardan itibaren moda ve stil konularına ilgi duymaya başladım. Annem Reva’nın akşamları dışarı çıkarken nasıl giyindiğini seyretmek tasarıma olan ilgimi geliştirdi. Babamın da kendine has bir giyim tarzı vardı. Her kıyafetini bu tarza uygun hale getirirdi. Örneğin, Hermes fularları ceketlerine astar olarak diktirirdi.

Bohem tasarımlarınızı yaratırken nelerden esinleniyorsunuz?
İlham bulmak için seyahet etmeye ve müzeleri gezmeye bayılıyorum. Bir duvarın üzerindeki seramikten tutun da bir sepetin içindeki kumaşın desenine kadar her şeyden ilham alabilirim.

Sonbahar-kış 2008 koleksiyonunuzu hazırlarken ilham kaynaklarınız nelerdi?
Joni Mitchell’ın bohem rock’n’roll stili, Penelope Tree’nin hanım hanımcık görüntüsü ve Hitchcock kadınlarının feminen silüeti.

Oyuncu Reese Witherspoon kıyafetlerinizin hem gündüz hem de gece için çok kullanışlı olduklarını söylemiş. Özellikle de üzerini değiştirmeye fırsat bulamayan anneler için harika olduklarını eklemiş. Çok yönlü kıyafetler tasarlamanızın sebebi çalışan bir anne olmanız mı?
Evet. Hareketli yaşamımla uyumlu, kolay parçalara ihtiyacım oluyor. Bunun için de giymeyi isteyeceğim kıyafetler tasarlıyorum. Bence birçok kadının ihtiyacı olan da bu. Kadınlar, kıyafetlerini bir araya getirirken çok fazla zaman harcamadan şık ve modaya uygun görünmek istiyorlar.

Markanız 2004 yılındaki kuruluşundan bu yana büyük gelişme kaydetti. Kısa sıra önce Council of Fashion Designers of America tarafından ‘Yılın Aksesuar Tasarımcısı’ olarak ödüllendirildiniz. Tasarımcılığa ilk başladığınızda böyle bir başarı hayal etmiş miydiniz? Kariyer hedefleriniz neler?
2004’ten bu yana inanılmaz bir yolculuktayım. Elde etmiş olduğum başarı, en çılgın hayallerimin bile ötesinde. Tüm bunların gerçekleşmesine sebep olan müthiş bir ekiple çalışıyorum. Talep arttıkça yavaş yavaş ve stratejik bir şekilde büyüyerek müşterilerimizin ihtiyaçlarına odaklanmaya devam ediyoruz. Şu anda hazır giyim ve aksesuar alanlarında çok güçlüyüz ama ilerde markamıza parfüm ve gözlük koleksiyonlarının yanı sıra ev aksesuarları bölümünü de eklemek istiyoruz. Zaman içerisinde büyütmeyi düşündüğüm çok küçük bir çocuk giyim koleksiyonumuz var. Günün birinde erkekler için tasarım yapmanın da zorlayıcı ve keyifli olacağını düşünüyorum.

Siz gerçek kadınlar için gerçek tasarımlar yapan bir tasarımcısınız. Başarınızın sırrının bu olduğunu düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. Ayrıca, kullandığımız renklerin ve desenlerin de başarımızda çok etkili olduğuna inanıyorum. Kadınlar, simsiyah giyinmeye veya jean’in üzerine tişört geçirip dışarı çıkmaya alışkınlar. Bizim kıyafetlerimizse onlara bu alışkanlıktan kurtulmanın kolay ve zahmetsiz yolunu gösterdi. Kadınlar, desenli ve renkli kıyafetlerin içinde kendilerini daha iyi hissettiklerini söylüyorlar. Aynı zamanda kocaları ve erkek arkadaşları da bu tarz kıyafetleri daha çok seviyor. Tasarımlarımızın her yaştan insana hitap ediyor olmasına da özen gösteriyoruz. 14 yaşında da 80 yaşında da müşterimiz var.

Zaman zaman Diane von Furstenberg’le kıyaslanıyorsunuz. Bu kıyaslamayı gurur verici buluyor musunuz?
Kesinlikle. Diane von Furstenberg harika bir markanın yaratıcısı. Onun, tasarımcı ve iş kadını olarak başarısını ilham verici buluyorum. Onunla kıyaslanmak da son derece gurur verici.

Manhattan’ın en iyi giyinen kadınlarından biri olarak okurlarımıza ne tür moda önerileri verirsiniz?

Size yakışanı giyin. Risk almaktan korkmayın ve trendleri körü körüne takip etmeyin.

İş ve özel hayatınız çok yoğunken bu kadar kusursuz görünmeyi nasıl başarıyorsunuz? Takip ettiğiniz özel bir güzellik ve bakım ritüeliniz var mı?
Her sabah saat 6’da uyanıyorum ve çocuklarım uyanmadan önce spor yapıyorum. Genelde arkadaşlarımla Central Park’ta yürüyüşe çıkıyorum veya koşu bandında koşuyorum. Yazın, haftada birkaç kez tenis oynuyorum. Güzellik kürüm çok kolay. Tıpkı stilimde olduğu gibi güzellik anlayışımda da doğallıktan yanayım. Fazla makyaj yapmıyorum ve çoğunlukla evden ıslak saçlarla çıkıyorum. En önem verdiğim şey, cildimi sürekli nemli tutmak. Favorim, cildi korurken parlaklık verme özelliğine sahip olan Bobbi Brown’un 25 koruma faktörlü nemlendiricisi. Sağlıklı ve dengeli beslenmeye çalışıyorum. Bu sayede enerji seviyem sabitlenmiş oluyor. Kuru kayısı ve badem harika atıştırmalıklar.



Harvey Nichols Magazine 06

05/08/2008

Paris'in romantizmi Manhattan'ın enerjisiyle buluşursa


Catherine Malandrino, iki rüya destinasyonun ilhamını bir araya getirerek özgün ve feminen tasarımlar yaratıyor. Akaretler’de açılan butiği Malandrino’nun imzası haline gelen hassas detaylara sahip kıyafetleri ağırlıyor.

Paris menşeli tasarımcıların moda dünyasının nadide üyeleri olduğu yadsınamaz. Günümüzde Londra, Paris, New York ve Milano’da koşarak birbirini takip eden moda haftalarına bakmayın siz. Paris, 1960’lara kadar modanın yegane merkeziydi.
Moda tasarımcılığına bu merkezde başlayan Catherine Malandrino tam bir Parizyen. Kendi markasını kurmadan önce Emanuel Ungaro ve Et Vous gibi Fransız markaları için çalışan tasarımcının yıldızı Amerika’ya gitmesiyle parladı. Malandrino, Manhattan’da, kadınları ‘wrap dress’ mucizesiyle tanıştıran Diane von Furstenberg’in baş tasarımcısı olarak çalıştı. Kısa bir süre sonra de kendi ismini taşıyan markası için çalışmalara başladı.
Catherine Malandrino markası 1998 doğdu. Bu sayede, yaratıcısının “Bir kadını cazip kılan karşı konulmaz kıyafetler tasarlamak istiyorum. Erkeğin kibarca çıkarmayı arzu edeceği kıyafetler” diye tanımladığı tasarımlar, kadınların hayatına girdi. Malandrino’nun tasarım anlayışına göre özgünlük her şeyden önce geliyor. Bunun için de markanın takipçileri arasında Sarah Jessica Parker, Demi Moore ve Madonna gibi isimler bulunuyor. İncelikli detaylara sahip, müthiş bir renk kaleydeskopu sunan kıyafetler, Madeleine Vionnet’nin sadelik prensibiyle Coco Chanel’in özgür ruhunu birleştiriyor. Malandrino, ipek şifon ve jorjet gibi kumaşlar kullanmadan bir koleksiyon hazırlamayı düşünemediğini söylüyor. Bu tarz kumaşlar feminenliği vurgularken, Manhattan’ın izlerini taşıyan grafik desenler de markanın dinamik yönünü ön plana çıkarıyor.
Catherine Malandrino’nun sonbahar-kış 2008 koleksiyonunun esin kaynağı Fransız heykeltraşlar Claude ve François-Xavier Lalanne’ın doğayı anımsatan heykelleriydi. Koleksiyon, zümrüt yeşilinden nar kırmızısına kadar uzanan organik bir renk paleti kullanılarak hazırlandı. Malandrino tasarımlarının yarattığı ince silüetler, kıyafetlerin kol ve omuzlarındaki hacim ve drapelerle dengelendi.
Harvey Nichols Magazine 06