23/11/2007

Yüzyılın en hüzünlü masalı

Masal perisi, sihirli değneğini Diana Spencer’a dokundurup onu bir prensese dönüştürdüğünde tüm dünyanın gözleri bu ‘talihli’ kıza çevrildi. Kahramanları, İngiliz Kraliyet ailesi mensupları olan masalın sonunda gökten üç elma düşmüş olsa da prens ve prenses, sonsuza dek mutlu yaşayamadı.

29 Temmuz 1981, büyükannelerinden masallar dinleyerek büyüyen genç kızların bu masalların gerçeğe dönüşebileceğine inandıkları tarih oldu. Onları bu büyüye inandıran, 20 yaşındaki anaokulu öğretmeni Diana Spencer’ın İngiltere prensi Charles’la evlenmesiydi. Leydi Diana, Londra’daki St. Paul Katedrali’nin önünde sekiz metrelik kuyruğu bulunan görkemli bir gelinlikle faytondan indiğinde tüm dünya geleceğin yıldızı bir prensesle tanışmış oldu. Ürkek ve kırılgan genç kız, kozasından çıkmış; kanıtlanıp uçmaya hazırdı.

Bir prenses doğuyor
Vikont Edward John Spencer ve Vikontes Frances Roche’nin kızları Diana Spencer, 1 Temmuz 1961 yılında Norfolk, Sandringham’da dünyaya geldi. Ailesi erkek çocuk beklediği için küçük kızlarına doğumundan bir hafta sonra isim verdiler. Soylu Spencer ailesinin dört çocuğunun en küçüğüydü Diana. Çocukluğu boyunca anne ve babasının kavgalarına tanıklık etti. Huzursuz bir ortamda büyümesi, Diana’nın mutsuz bir çocukluk geçirmesinin yegane sebebi oldu. Annesinin babasını aldatmasıyla birlikte çift, Diana 6 yaşındayken ayrı yaşamaya başladı. Diana 8 yaşına geldiğinde boşandılar ve çocukların velayeti babalarına verildi. 1976 yılında ikinci kez evlenen babasının yeni karısı Raine Legge ile pek iyi anlaşamayan Diana, okul hayatı boyunca parlak bir öğrenci olmadı. 17 yaşına gelmeden önce Londra’ya taşınmak istediğini söyleyince Earls Court’da babasının satın aldığı bir dairede üç ev arkadaşıyla birlikte yaşamaya başladı. Haftanın üç günü bir çocuk yuvasında çalışan Diana, geri kalan zamanında çocuk bakıcılığı yaptı. Bu sırada adım adım hayatının dönüm noktasına doğru yaklaştığından habersizdi.

Masal başlıyor
Lady Diana, Prens Charles’la ilk kez 1977 yılının kasım ayında ablası Lady Sarah Spencer’ın Althorp’daki evinde karşılaştı. Rivayete göre Diana, prense ilk görüşte aşık oldu. Galler Prensi’nin gönlüyse 6 yıl önce bir polo maçında tanıştığı Camilla Parker Bowles’daydı. Bowles, o yıllarda evli bir kadın olmasına rağmen prensle arkadaşlıkları devam etmekteydi. Prens Charles, 30’lu yaşlarına geldiğinde evlenmesi için oluşan baskı gittikçe artmaya başladı. Sarayın yazısız kuralları gereğince, saraya bakire, İngiliz kanı taşıyan, soylu bir gelin kabul edilebilirdi. Aranılan gelin, prensin 3 yıl önce karşılaştığı Diana oldu. 24 Aralık 1981’de nişanlanan çift, o günden itibaren İngiliz basınının ilgi odağı haline geldi. Nişanlandıktan iki ay sonra BBC muhabirinin “Nişanlınıza aşık mısınız?” sorusuna prensin cevabı “Aşk da ne demekse” olurken, Diana’nınki “Tabii ki”ydi. Şüphesiz dünya, prensten 12 yaş küçük olan nişanlısı Diana’nın gözünden şeker pembesi görünmekteydi.
Evlenecekleri güne kadar sadece 13 kez görüşen Diana ve Charles’ın St. Paul Katedrali’ndeki evlilik töreni, televizyon tarihinin en çok izlenen olayı oldu. O günden hayata gözlerini yumduğu ana kadar, kameraların ve fotoğraf makinelerinin objektifi prensesin hayatının bir parçası oldu.
Büyü bozuluyor
Mahcup bakışlarını kaküllerinin ardına gizleyen, ürkek ve kırılgan prenses, evliliklerinin üzerinden henüz bir yıl geçmişken çocuk sahibi oldu. William doğduktan iki yıl sonra Harry dünyaya geldi. Basının Diana’ya olan ilgisi, her geçen gün katlanarak artmaktaydı. Charles, önemli bir basın açıklaması yaptıktan sonra gazetelerde bu açıklamadan çok, karısının kıyafetleri hakkında yazılan yazıları okumaktan rahatsız olmaya başlamıştı. Prensesin kraliyet ailesine has soğuk ve mesafeli tavırdan nasibini almamış olması da ailenin tepkisini çekmekteydi.
Prens Charles, 1986 yılında eski sevgilisi Camilla’yla yeniden görüşmeye başladı. Diana yıllar sonra “Hislerim kuvvetli olduğu için durumun farkındaydım. Kendimi işe yaramaz, çaresiz ve yetersiz hissettim. Bunun sonucunda blumia’ya yakalandım. Kendime güvenim o kadar azdı ki, midemi doldurarak kendimi güvence altına aldığımı sanıyordum. Blumia, evliliğimde yaşadıklarımın bir sempotomuydu” diyerek bu sırada yaşadıklarını dile getirdi. Kocasından beklediği sevgiyi göremeyen Diana’nın hayatının odak noktası, hayır kurumları ve çocukları oldu. Geçen yıllarla birlikte çiftin arasındaki problemler sarayın duvarlarının ardına gizlenemeyecek boyuta geldi. 1992’de The Sunday Times’da çift hakkında yapılan haberde evliliklerinin mutsuzluk üzerine kurulu olduğu yazıldı. Yılın sonunda ayrılan çift, 1996’da resmen boşandı.

Masal sona yaklaşırken
Diana, Prens Charles’tan boşandıktan sonra da basının en çok takip ettiği malzemelerden biriydi. “Kendini rafta bekleyen ve iyi satan bir mamül gibi görüyorsun. İnsanlar senin üzerinden para kazanıyor” sözleri, Diana’nın basının ilgisi karşısında hissettiklerini özetledi.
Oyunu monarşinin kurallarına göre oynamayan ve içinden geldiği gibi hareket eden ‘gönüllerin kraliçesi’nin Charles’tan boşandıktan sonra yaşadığı ilişkiler kraliyet ailesi tarafından hiç hoş karşılanmadı. İlk kez gerçek aşkı bulduğu Dodi el Fayed’le yaşadığı ilişkiyi gözler önüne sermekten çekinmedi Diana. Hayatına mal olan kazadan üç gün önce Cote d’Azur’da sevgilisi Dodi’yle teknenin güvertesinde güneşlenirken tepelerine üşüşen paparazzilere aldırış etmedi. Prenses ve sevgilisinin 31 Ağustos 1997 tarihinde Paris’te ölümüne sebep olanlar da yine paparazziler oldu.
YKMAGAZİN 04