29/05/2007

Femme fatale ajanlar

Moda sahnesinin en kışkırtıcı markalarından biri olan Agent Provocateur 1994 yılından bu yana kadınların içlerindeki femme fatale’i uyandırıyor. Zamane femme fatale ajanları, savaşlarda casusluk yapmak yerine yatak odasının ‘sex kitten’ları olmayı tercih ediyorlar.

Modanın çılgın ruhunun temsilcisi Vivienne Westwood ve Sex Pistols’ın eski menajeri Malcolm McLaren’in oğlu Joseph Corré’nin bankacı olmasını beklemezdiniz öyle değil mi? Corré ondan sıra dışı olmasını bekleyenlerin beklentilerini boşa çıkarmayarak 1994 yılında Agent Provocateur markasını yarattı. İç gıcıklayıcı ve fetiş iç çamaşırları ve aksesuarların cenneti Agent Provocateur’un ilk mağazası Londra Soho’da açıldı. Viktoryen dönemi İngiltere’sinde yaşayan kadınların mezarlarında ters dönmesine sebep olacak iç çamaşırları sadece İngiliz kadınlarının değil içlerindeki ‘sex kitten’ı dışarı çıkarmak isteyen tüm kadınların bedenlerini sarmaya başladı.
Joseph Corré ve Serena Rees kuruluşundan bu yana kışkırtıcı ve ses getiren projelerle Agent Provocateur’ü geliştiriyor. Markanın vitrinleri, katalog ve reklamları erkeklerin kafasında “Agent Provocateur iç çamaşırlarına bürünen bir kadının seks hayatı ne renktir acaba?” sorusunun dönüp durmasına sebep oluyor. 2001 yılında Kylie Minogue markanın reklam yüzü olduktan sonra bu yıl da Kate Moss Agent Provocateur’ün kısa film tadındaki reklam filminde erkeklerin kalp atışlarını hızlandırdı. Yönetmenliğini Mark Figgis’in yaptığı ‘The four dreams of Miss X’ adlı filmde rüyalar alemindeki Kate Moss’un Agent Provocateur iç çamaşırlarıyla hülyalara dalan görüntüsü erkeklerin bu çamaşırları giyen tüm kadınların Kate Moss gibi olacağı hayalini kurmasının yegane sebebi oldu. Kadınlar bu iç çamaşırlarıyla Kate Moss olamayacaklarının bilincindeler ama Agent Provocateur’ü seks hayatlarının çilekli sosu olarak görmekten vazgeçmiyorlar.

28/05/2007

Cinderella düşü gerçeğe dönüşüyor

Ayakkabı dolabınız ününü ayakkabı çılgınlığına borçlu olan Filipinlerin eski first lady’si Imelda Marcos’unkini aratmıyor ama siz yine de aradığınız modeli bulamadığınızı düşünüyorsunuz. Ayakkabınızın, Cinderella’nın camdan pabuçları kadar özel olmasını istiyorsunuz. Bir davet çıkışında merdivenlerden inerken düşürdüğünüzde onu bir prensin bulacağı günü bekliyorsunuz sabırsızlıkla. Sergio Rossi’nin ‘Foot couture’ servisiyle size özel ayakkabılar tasarlanıyor ve düşünüz gerçeğe dönüştürülüyor.

Marilyn Monroe kadınların en yakın arkadaşının mücevherler olduğunu söylemişti. Oysa ayakkabılar, kadınların kalbini mücevherlerden çok daha önce çalarak masallara bile konu oldu. Cinderella masalının başkahramanı camdan pabuçları ya da The Wizard of Oz’un Dorothy’sinin pırıl pırıl kırmızı ayakkabılarını kim unutabilir? Daha çocukken masallarda ayakkabılarla tanışan kadınlar, hayatlarının geri kalanında hep daha fazla ayakkabıya ihtiyaçları olduğunu düşünürler. Ayakkabı alışverişlerini hiçbir zaman ihtiyaçları doğrultusunda yapmazlar. Ayakkabı söz konusu olduğunda işin içine önlenemez bir sahip olma arzusu girer ve kadınlar dolapta onları bekleyen ayakkabıların sayısına aldırmadan bu arzuya boyun eğerler. Camilla Morton ‘How to Walk in High Heels’ adlı kitabında “Ayakkabılar bir kutu çikolata gibi. Tek farkları kalorisiz olmaları. Kadınların her ruh hali için farklı bir ayakkabıya ihtiyacı var ve bir kadının birçok farklı ruh hali olduğunu herkes bilir” diyor.
Etrafımız kendilerini kötü hissettiklerinde bir kutu çikolata yerine bir çift ayakkabıyla mutlu olan kadınlarla dolu. Ayakkabılar, kadın vücuduna yağ ve kalori olarak geri dönmüyor ama kredi kartı ekstresindeki meblağın katlanarak artmasına sebep oluyor. Yine de hiçbir şey onların karınlarını ayakkabılarla doyurmalarına engel olamıyor.
Christian Louboutin, Jimmy Choo ve Manolo Blahnik göz kamaştırıcı ayakkabılarla kadınların aklını başından almak için uğraşırken İtalyan aksesuar devi Sergio Rossi, ‘Foot couture’ servisiyle sipariş üzerine özel tasarım ayakkabılar yaratmaya başladı.
Markanın kreatif direktörü Edmundo Castillo ‘Foot couture’ müşterileriyle özel olarak ilgileniyor ve onların istekleri doğrultusunda hayallerindeki ayakkabıyı tasarlıyor. Ayakkabının topuğundan, kullanılan kumaşa kadar her şey sizin istediğiniz şekilde çizilip hayata geçiriliyor. Yaratılan ayakkabının yeryüzünde bir eşi daha bulunmadığı için kendinizi Cinderella gibi hissetmeniz için gerekli tüm koşullar sağlanmış oluyor.

23/05/2007

Modanın anatomisi değişiyor



Keskin hatlı tasarımlar, drape ve farklı kesimlerle kadınları heykel gibi gösteren kıyafetler inşa eden Osman Yousefzada tasarımlarının zamanın imtihanını geçip zamansız olmalarını istiyor. Hayalleri kaçıp gitse de peşinden koşup onları yakalayan bir kıyafet tasarımcısının hayallerine ortak olmak ister misiniz?


Yatırım bankacılığı yaparken moda tasarımcısı olmak gibi cesur bir kararı nasıl verdin?
Üç buçuk yıl boyunca bankacı olarak çalıştım. Liseyi bitirdikten sonra üniversite öncesi eğitimimi Central Saint Martins’de aldım. Üniversite eğitimime biraz da ailemin isteğini yerine getirmek için Cambridge Üniversitesi’nde devam ettim. Benim için bankacılık hayatımın geçiş dönemi gibiydi. Hayatımın geri kalanında yapmak istediğim şeyin moda tasarımı olduğunu biliyordum.
Londra’da bir bankacının bir moda tasarımcısından çok daha fazla para kazandığını biliyoruz. Bankacılığı bırakınca yeniden başa dönmüş gibi hissettin mi?
İşi bırakırken para konusunu hiç düşünmedim. Finansal alarak çok doğru bir adım attığım söylenemez tabii (Gülüyor). Sadece yaratıcılığımı ortaya koyacak işler yapmaya karar verdim. Dünyaya bir kere geldim ve istediğim şeyi yapmak çok önemli. Tasarım yapmayı bir meslek olarak görmüyorum. Kolay olduğu için değil ama içimden gelerek yaptığım için. Zahmetli bir iş olmasına rağmen tasarım yapmayı çok seviyorum. Moda kelimesinden nefret ettiğim için kendimi moda tasarımcısı olarak adlandırmıyorum. Ben kıyafet tasarlıyorum. Kıyafet tasarımcısı denmesini tercih ederim.
Osman Yousefzada markası ne zaman ortaya çıktı?
Markamı iki buçuk yıl önce yarattım.
Modaya ve kıyafetlere karşı her zaman bir tutkun var mıydı?
Çocukken kız kardeşimin oyuncak bebekleri için kıyafetler dikerdim. Üç kız kardeşin olduğu bir evde büyüdüm. Annem onlara kıyafetler dikerdi. Dikim yapılırken evin her tarafında kumaşlar serili olurdu. Ben de artan kumaşlardan bebeklere kıyafetler dikerdim. Aileme göre bu, erkek çocuklardan ziyade kızların yapması gereken bir şeydi.
Özellikle Ortadoğu ülkelerinde toplumsal cinsiyet farklılıkları daha derin oluyor. Toplumun kadın ve erkekten bekledikleri kesin çizgilerle birbirinden ayrılıyor.
Kesinlikle katılıyorum. Bir erkeğin bankacı olması normal karşılanırken, modayla uğraşması farklı tepkiler almasına neden olabiliyor.
Tasarımların insan vücudunu heykel gibi gösterecek kadar keskin hatlara sahip. Ortadoğu kökenli tasarımcılarda göze çarpan bu özellik Ortadoğu’daki kadınların örtünmesine bir reaksiyon mu? Kadın vücudu ve kıyafet ilişkisini nasıl yorumluyorsun?
Ben daha çok kıyafetin inşasıyla ilgileniyorum. Moda daha yapısal bir yöne doğru yol alıyor. Ortadoğulu tasarımcıların modaya bakış açısı oldukça farklı. Modayı daha geometrik bir şey gibi algılıyorlar. Tasarımlarım hem kadınların örtünmesine hem de Batı’nın Ortadoğu’ya karşı olan oryantalist tutumuna bir tepki niteliği taşıyor. Etnik ve kültürel referansları olan kıyafetler tasarlıyorum.
Kıyafetlerin etnik gözükmediği halde etnik referanslar vermeyi nasıl başarıyorsun?
Modern görünümlü kıyafetler tasarlamama rağmen etnik kökenim daima benimle. Yani, İngiltere’de büyümüş olsam da evimde Afgan kökenlerimle iç içe büyüdüm. Koleksiyonumu hazırlamaya başlarken tasarımlarıma bir parça Afrika, bir parça da Arabistan katmalıyım diye düşünmüyorum. Etnik referanslar kıyafetlerin içine sızıyor ama bunlar koleksiyonu görenlerin çok çabuk farkına varabileceği şeyler değil.
Londra’da bir yabancı olarak yaşamak tasarımlarına ne şekilde yansıyor?
Tamamen kendini ait hissetmediğin bir toplumda büyüyünce o topluma dışardan bakan bir insan oluyorsun. Toplumun tam bir parçası olamıyorsun. Benim durumum da böyle. Bu durum sayesinde daha iyi bir gözlemci oldum. Bu arada kalmışlık tasarımlarıma yansıyor. Ne kendi kültürümden insanlarla, ne de burada yaşayan insanlarla aynı bakış açısına sahip değilim. Kendimi arada kalmış üçüncü bir kişi gibi hissediyorum.
Tasarımlarının ruh halini nasıl tanımlıyorsun?
Tek kelimeyle tanımlamam gerekirse güçlü. Kıyafetlerimi kadın vücudunu en güzel şekilde göstermek üzere tasarlıyorum.
Nasıl bir kadın için tasarım yapıyorsun?
Tasarım yaparken kafamda tek tip bir kadın olmuyor. Kendine güvenen ve güçlü olan her kadın için tasarım yapıyorum.
Givenchy ve Alexander McQueen gibi isimlerle kıyaslanıyorsun. Sence bu isimlerle kıyaslanmak iyi bir şey mi?
Kıyaslanmanın çok hoşuma gittiğini söyleyemeyeceğim. Bu tasarımcılara saygım var ama benim daha farklı bir bakış açım var.
‘Imperial’ adını verdiğin ilk koleksiyonla politik konulara atıfta bulunmuştun. Moda politikayı veya insanların kafasındaki politika anlayışını değiştirebilecek kadar güçlü mü sence?
Tüm tasarımlarımda politik referanslar oluyor ama modanın politikayı etkileyecek kadar güçlü ve ciddi bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bazı mesajlar verilebilir tabii ki.
Bu yaz ve önümüzdeki kış için hazırladığın koleksiyonlarda tasarımlarında volüme daha çok yer vermeye başladın. ‘Body conscious’ tasarımların yerini volüme mi bırakıyor?
İki sezondur hacimli kesimlerle sert ve keskin hatları karıştırıyorum. ‘Body conscious’ tasarımlarla vücudun heykelsi duruşunu vurguluyorum. Bana bir vücut verin ben de size onun mevcut güzelliğini ortaya çıkaracak tasarımlar yapayım. Tasarımlarım zamanın imtihanını geçip zamansız olmalarını istiyorum.
İlkbahar-yaz 2007 koleksiyonundan bahseder misin?
‘Refuge’ adını verdiğim koleksiyon, Ortaçağ terziliğine dayanıyor. Bunu etik kostümlerle birleştirip ortaya yeni bir estetik anlayışı çıkarmaya çalıştım.
Bu koleksiyonun Selfridges’ın ‘International Designer Floor’ katında Lanvin ve Viktor&Rolf gibi markaların yanında satılıyor olması konusunda neler hissediyorsun?
Bu kadar kısa sürede bu kadar büyük isimlerle yan yana olmak müthiş bir duygu. Selfridges’daki bütün kıyafetler satıldı. Vitrinde yer alan bir elbise için 30 kişilik bir bekleme listesi var.
Sonbahar-kış 2008 koleksiyonunun ismi ‘Icon.’ Koleksiyonla ve ona verdiğin bu isimle nelere atıfta bulundun?
Bu koleksiyon dini ikonografiyle ilgiliydi. Haç işaretini temsil eden kesimler yaparak bu işarete yeni bir bakış açısı getirdim. Ayrıca, Paul Poiret’nin hacimli formlarını alıp onlara daha heykelsi bir boyut kazandırdım.
Drape ve kesim ustası olarak anılmak konusunda ne düşünüyorsun? Bu, üzerinde bir baskı oluşturuyor mu?
Usta olmak için daha çok yol kat etmem gerektiğini biliyorum. Ustalık zaman alır. Kıyafetlerle uğraşmak ve tasarım yapmak benim için çok doğal ve içten gelen bir şey.

14/05/2007

Yaz modasının alfabesi


Moda dilini konuşmaya başlamanın yolu modanın alfabesini sökmekten geçiyor. Önlüklerinizi giyin, saçınıza kırmızı kurdelelerinizi takın ve fişlerinizi hazırlayın. Dersimizin sonunda hepiniz “moda”ca konuşmayı öğrenmiş olacaksınız.

A-kesimli elbise: Modanın ‘A’ harfi şeklindeki bu elbiseleriyle 1960’lara ışınlanacaksınız. “Dönemin androjen görünümlü kırılgan mankeni Twiggy’den hiçbir farkım olmasın” diyorsanız ayağınıza babetlerinizi giymeyi unutmayın.

Balon etek: Zayıf görünmek için vücuda oturan kıyafetler giyilmesi gerektiği teoremini çürüten balon etekleri giymeyi tercih eden kadınlar bu yaz diledikleri kadar dondurma yiyebilirler. İsmine aldanıp da onları giymekten korkmayın. Balon eteğin moda dilindeki eşanlamlısı kiloları gizleme uzmanı.

Ceket: Klasik ceketler ikinci bir emre kadar gardıroplardan dışarı çıkmayacak. Sezonun yeni ceket modellerine gardıroplarınızda yer açın. Kabarık omuzlu ve bebe yakalı ceketler, bolero tarzındaki mini ceketler ve kare formlu ceketler sezonun ‘küçük kız çocuğu’ görüntüsünün tamamlayıcıları. Parlak renklerdeki fermuar detaylı olanlarsa spor salonlarını sokağa taşıyanlar için.

Çiçek: Moda dilinin ehli modacılar, koleksiyonlarını hazırlarken pastoral düşler görmüş olacak ki sezon defilelerinin yer aldığı podyumlar çiçek bahçelerini kıskandırdı. Marc Jacobs, Stefano Pilati ve Alexander McQueen “Bu sezon kıyafetlerin üzerine demet demet çiçek konula” buyurdu.

Dev çanta: Çantalar her sezon biraz daha büyüyerek çıkıyor karşımıza. Sezonun çantaları Mary Poppins’in içinden tavadan şemsiyeye kadar her türlü alet edevatın çıktığı çantasına nispet yapıyor adeta. Siz devleşen çantanızın içinde anahtarı ararken erkek arkadaşınızın cinnet geçirmesiyse an meselesi.

Erkek pantolonu: Moda dili sadece feminen kelimelerden meydana gelmiyor tabii ki. Erkek arkadaşınızın gardırobundan çalmışsınız izlenimi uyandıran bol ve dökümlü pantolonlar sezonun skinny jeanlerine savaş açtı. Savaşın galibi yaz sonunda altın madalyayla ödüllendirilecek ve bir sezon daha moda sahnesinde kalmaya hak kazanacak.

Fiyonk: Fiyonkların efendileri Alber Elbaz ve Giambattista Valli her kurdeleye bir fiyonk atıyor. Fiyonklar da dokundukları her kıyafet ve aksesuara bir tutam neşe katıyor. Minnie Mouse’un izinden yürümek isteyenlerin fiyonklarına puantiyeler eşlik ediyor.

Grafik desen: Geometriyle modanın kesişim kümesinde yer alan grafik desenler tuniklerden elbiselere kadar her yerde. Tasarımcılar yine 1960’ların topraklarına ayak bastı ve cesur desenleri kıyafetlerin üzerine taşıdı.

Havuç pantolon: “Skinny jean’den sonra bu da mı gelecekti başımıza?” dediğinizi duyar gibiyim. Modanın sağı solu belli olmuyor işte. Havuç gibi görünmeyi göze alıyorsanız bir 80’ler klasiği havuç pantolonları gardırobunuza davet edin. Kibrit çöpü gibi görünmek isteyenler skinny jean giymeye devam edebilir.

İnci: ‘Breakfast at Tiffany’s’ filminde Audrey Hepburn’ün giydiği siyah Givenchy elbiseye eşlik eden, Coco Chanel’in de ayrılmaz parçası olan inciler her daim zarafet simgesi. Bu sezon bluzların üzerinde bile yer alan inciler sizi Audrey Hepburn kadar zarif olmaya davet ediyor.

Jarse: İkinci Dünya Savaşı’ndan önce sadece erkek iç çamaşırlarında kullanılan jarseyi kadınların moda sözlüğüne sokan Coco Chanel’e çok şey borçluyuz. Jarse elbiseler Coco Chanel’in hükümdarlığından bu yana moda sahnesinde yer alıyor.

Kakül: Sezon defilelerinde kakülsüz bir manken bulmak neredeyse imkansızdı. Chanel’den Bottega Veneta’ya kadar birçok markanın reklamında da kaküllü modeller arz-ı endam etti. Kaküllü saçlar ve kocaman gözlüklerle sezonun ruhunu yakalayın.

Lame: Gezegenimizin etrafında bir seyahata çıkacak olsanız kıyafetlerinizde kullanacağınız renklerin başında lame gelirdi kuşkusuz. Bu sezon, size gezegenler arası seyahat fırsatı sunmasa da lame rengi doya doya giyme fırsatı sunuyor. Lame aksesuarlar ve kıyafetlerle gökyüzündeki yıldızlar kadar parlak olacaksınız.

Maryjane: 3 yaşındaki bir kız çocuğunun da, 30 yaşındaki bir kadının da giyebileceği tek ayakkabı modeli Maryjane’ler, üzerlerindeki bantlarıyla hem oyunbaz, hem de şık. Miu Miu’nun lame Mary Jane’lerini istiyoruz!

Neon renkler: Disko dönemi 80’ler bu sezon moda tasarımcılarının peşini bırakmadı. Koleksiyonlarında neon renkleri ağırlayan modacılar Jil Sander, Dolce&Gabbana ve Christopher Kane oldu. Karanlıkta kaybolmanızı önleyecek bu renkleri giymeden önce ‘Flashdance’i bir kez daha izlemeyi unutmayın.

Organik kıyafetler: Organik ürünler buzdolaplarından sonra gardıroplara da giriyor. Bu demek oluyor ki sağlıklı beslenme konusunda hassas olanlar artık sağlıklı giyinmeye de başlıyor. “Tüketiyorum ama çevreyi koruma bilincim gelişmiş” diyenlerin yeni favorisi organik kıyafetler sezonun en çevre dostu tüketim ürünleri.

Örgü bikini: Anneannenizin yaptığı iğne oyalarını ve dantellerini hatırlayın. Bu hassas ve masum detaylar bu sezon bikinileri süslüyor. Anneannenizin kapısını çalmaya ne dersiniz?

Puantiye: Puantiyeler boyutlarına göre üzerlerinde yer aldıkları kadınları çocuksu veya kadınsı gösterme becerisine sahip. Bu sezon minik puantiyeler Marilyn Monroe gibi hissetmek isteyenler için, büyük puantiyeler ise Minnie Mouse ruhlulara.

Rugan: Sezonun jelibonlar kadar parlak dokusu ruganın her rengi ayakkabı ve çantaların üzerindeki yerini aldı. Hep bir ağızdan “Elveda deriler, yaşasın rugan!” diyoruz.

Sigaret pantolon: Bacakları upuzun gösterme konusunda son derece başarılı olan sigaret pantolonlar hacimli tunikler ve bluzların en yakın arkadaşları. Paçalara doğru iyice daralan bu pantolonlar moda sözlüğünde kürdan kelimesinin yerine kullanılıyor.

Şeffaf çanta: Bu çantaların içi dışı bir. Deri çantaları protesto eden şeffaf çantalar, sezonun en çok kullanılan farklı materyalleri plastik ve PVC’nin zaferini de kutluyor.
Trapez elbise: Bu elbiseyi giydiğinizde trapez yapanlar gibi bir ipin üstünde yürümeyi başaramayacaksınız tabii ki. Ama sezonun en hacimli elbise modelini giyiyor olmanın haklı gururunu yaşayacaksınız. Koleksiyonunu trapez elbiselerle dolduran Giambattista Valli’ye teşekkürü bir borç biliriz.

Uçuş uçuş elbise: Bu sezon esen elbise rüzgarı hepinizi biraz daha romantik ve feminen olmaya davet ediyor. Şifon ve ipekten uçuş uçuş elbiselerinizin üzerine ister bir demet çiçek, ister bir tutam puantiye ekleyin.

Volüm: Çilekli pastanın kremasını yerken suçluluk duymayı bırakın artık. Çünkü volümlü kıyafetler imdadınıza yetişerek aldığınız her gramı gizliyor. Sezonun kadınlara en güzel armağanı volüm, elbiselerden bluzlara kadar her yerde.

Yüksek bel: Belleri yukarı çekmenin vakti geldi. Yüksek bel pantolon ve eteklerle bacaklar uzuyor ve vücut kum saatine dönüşüyor. Düşük bel de neymiş?

Zebra: Vahşi kedi leoparın desenine alternatif olan zebranın siyah beyaz deseni hem monokrom, hem de vahşi doğa sevenlerin yüzünü güldürüyor. Hayvan baskılarıyla Afrika’nın ayak seslerine kulak verin.

Ders boyunca uslu uslu oturup modayı can kulağıyla dinlediniz. Modanın alfabesini sökmek için elinizden geleni yaptınız. ‘Moda’ca konuşmayı öğrenenler yıldızlı pekiyi almayı hak etti. Teneffüs zili çaldığına göre dersimiz burada sona eriyor. Ev ödevinizin alışverişe çıkmak olduğunu söylememe gerek yok herhalde.

11/05/2007

Ve tanrı kadını yarattı


Kadınlar mayonun iki parçalı minicik hali bikiniyle tanıştığında yıl 1946’ydı. 1951 yılındaki kainat güzellik yarışmasında giyilmesi yasak olan bu minik mucizenin herkes tarafından kabul görmesi 1957 yapımı Brigitte Bardot filmi “Ve Tanrı Kadını Yarattı” sayesinde gerçekleşti. Sezonun bikinilerini üzerimize giyip Bardot’ya şükranlarımızı sunuyoruz.

19. yüzyılın sonlarına kadar kadınlar, “Eyvah bikini, mayo giyme mevsimi geliyor! Kilo vermem gerekiyor” diyerek ilkbahar boyunca korkulu rüyalar görmezdi. Vücudu açıkta bırakan plaj kıyafetleri giymek ve bronzlaşmak avam karşılanırdı. 1920’lerde kadınların özgürlük savaşçısı Coco Chanel sayesinde güneşlenmek moda olunca kadınlar fazla iddialı olmayan mayolar giymeye başladı. Vücut çok fazla açıkta bırakılmamak şartıyla mayo giyilebilirdi. Mayonun iki küçük parçaya bölünmesi 1946 yılında gerçekleşti. Adını üzerinde nükleer bomba deneyleri yapılan Pasifik okyanusundaki Bikini adasından alan bikiniyi icat eden Fransız mühendis Louis Reard moda sözlüğüne yeni bir sözcük eklemiş oldu ve kadınların plaj alışkanlıkları yavaş yavaş değişmeye başladı. Hollywood yıldızlarının bikinileriyle arz-ı endam ettiği filmler sayesinde bikini beklediği üne kavuştu.
Günümüzde bikini ve mayolar o kadar çeşitlendi ki artık her vücut tipine uygun modelleri bulmak mümkün. Bir tutam bikiniyle bir tutam mayonun karışımından oluşan mayokiniler hayatımıza girdiğinden bu yana seçenekler daha da arttı. Seçenekler artmış olsa da plaj kıyafetleri almak için çıkılan alışverişler hala birçok kadının tüylerini diken diken etmeye yetiyor. Alışveriş öncesi önerilerimi aklınızın bir köşesine yazmak işinizi kolaylaştırabilir. Vücudunuzun gizlemek istediğiniz bölgelerini koyu renklerle, ortaya çıkarmak istediğiniz bölümleri de parlak renkler yardımıyla vurgulayabilirsiniz. Beli kalın olanlar düşük belli modelleri tercih etmeli. Göbek problemini ise yüksek belli bikinilerle çözebilirsiniz. Kusurlarınızı örtmeye çalışırken fazla kapalı bikinilere yönelmeyin. Bu sizi olduğunuzdan daha iri gösterir.

03/05/2007

And God recreated woman


Has the image of the thin woman sustained by the media, advertisement world and the trinity of slimming-diet-fitness demolished? According to Cemil Ipekci, fashion has started to take on the shape of the rounded figured woman.

I want to buy the cake that’s winking at me from behind the patisserie’s window. I ask myself “Do you know how many calories there are in this cake?” The hardest thing to decide is to eat or not to eat. I am about to make my choice in favour of not eating and decide to go. But suddenly I notice the fluffy white cream of the cake adorned with large, bright red strawberries. I loiter in front of the patisserie trying to overhear the conversation between the cream and strawberries. The cream is complaining to the strawberries: “This never used to be the case. A woman, seeing us inside a cake would buy without hesitation. Here is another dithering customer! With pencil and paper in her hand she is trying to calculate calories. Presumably women just don’t like us anymore!”
Don’t tell me that it’s only cream talking. Don’t you see how good it is as an observer? It observes lots of women that come to the patisserie who just watch the variety of cakes in which it is also present and arrives at a conclusion. It even goes further and creates a motto: “Good bye Marilyn Monroe, long live Kate Moss!”
All along the way I think about what the cream has said. It seems to be right. We women are just like automatons that are programmed to eat less and less and become thinner and thinner. Automatons that can instinctively calculate the amount of calories and fat in a piece of food as soon as they see it…
The only aim of this group of automatons is to be as skinny as models. That is why they run from one sports centre to another and try every diet list they come across. But if we consider the fact that a model’s weight is 23 percent below average it seems almost impossible to reach that objective. However, what differentiates women from the rest is their desire and steadfastness to achieve the most difficult of things. Those lovely cakes are just not able to sway a woman who, with all her ambition and determination, is heading for her target of being thinner. I’m sorry cream but this is the truth. Women are ready to give up eating all cakes, chocolates and delicious food in order to stay thin. So what makes women so obsessed with slimness? Do the media, advertisement and fashion industries go hand-in-hand and create the skinny image of woman? If we consider the victory of thinness over fatness in recent decades, this is exactly what happened.
Until the 19th century plumpness was a sign of beauty and prosperity. A woman’s weight was seen as the proof of her being a good housewife and mother. That is to say, plumpness was one of the indispensable elements of the woman who fitted into the conventions of society. On the other hand, slim women were not desired since they did not have fully grown images. At the beginning of the 1900s slender waists, wide hips and the architect of this image, the corset, were on the scene. Women had the hour glass appearance that they had longed for with these corsets that squeezed their bodies into shape. While these corsets made bodies thinner they also affected the internal organs and caused women to vomit. As a reaction to this depressing ideal the first anorexia cases were encountered during this period.
During the First World War as a result of economic reasons, women’s bodies became thinner. In post war period people began to eat plentifully and enjoy life in order to forget their sufferings. The 40’s and 50’s witnessed the victory of the ‘femme fatale’ image. Thanks to Rita Hayworth and Marilyn Monroe the fuller-figured female had a smile on her face. Men sighed at the sight of Marilyn and Rita. This meant that women could also be beautiful without being thin. Unfortunately, this belief did not last long. The world of fashion met Twiggy in the 60’s and suddenly began to get slimmer. If she had lived 100 years ago no one would have noticed Twiggy, but all of a sudden she became an icon of the worlds of fashion and pop. Women had just one aim and that was to get thin. This trend has been hugely successful right up to the present-day. To stay thin women stopped eating. They vomit if they eat. Therefore, being on a diet turns out to be a life style for women. Today individuals who are obsessed with being thin are called permaxerics. These people are always on diet to stay thin even though they are actually thin.
Notwithstanding, there are some developments that will bring relief to lachrymose strawberry cakes. Of course, diet lists and tips for being thinner are still of great importance for women. However, according to the claim that is made nowadays, women’s sizes are proceeding towards 42! Cemil Ipekci who is one of the advocates of this claim, argues that fashion has started to take on the shape of the round-figured woman. İpekci is quite sure that there won’t be an era in the future like the one that glorified Twiggy. However, if you ask us, the magazine editors, the era that equated plumpness with beauty is now left on paintings and in the history books. The world revolves around thin and fit women. And it will continue to do so.

Womanish Circumstances
Famous fashion stylist Camil Ipekci thinks that women will have a happier and more peaceful life due to the well-shaped trend.
I have heard that you were making an extensive research about women and types of women.
I have a research project in which I examine the changes that women’s body types have experienced throughout history. When we look at history, we see that women’s sizes were not 36-38 in the course of centuries. In fact, women of these sizes were not considered beautiful. But after the First World War there was a slimming of bodies. At that time economic crises, poverty and hunger affected the whole world and made women and the fashion world thinner. The female body turned out to be minimalist not because of fashion, but because of economic circumstances. Moreover, women wearing jackets coincided with this period. Most women wore their husband’s jackets because they couldn’t find anything else to wear. With wearing jackets they performed masculine roles in the workplace.
How come this slim image of women created by economic conditions turned out to be the norm?
During the 1960s skinny women became fashionable because of fashion stylist Mary Quant and Twiggy. This fashion trend that dictated women be a size 36, or even a 34, caused lots of psychological problems. The reason being is that this trend is against the nature of women. We see that women can be size 34-36 up until their 20s. However, very few of them can stay ‘naturally’ 38 between their 20s and 30s. Especially after giving birth and passing into her 40s, the normal size of a woman is between 40 and 42. Therefore, we can say that a woman’s ‘real’ size is not 36, but 38-40. After a certain age it becomes 42. It is especially hard for Mediterranean woman to stay a 36.
Will the reign of the size 36 women that has been ruling since the 1960s end?
All around the world Hollywood stars are defined as idols. Most of these idols have recently appeared with their 40 or 42 sized bodies. Their outfits are designed to reveal the curved shape of their bodies. It is clear that fashion has started to take on the shape of the round-figured woman. I think this brings women together with their true selves. The ideal of 36 sized women is losing its importance.
Are we going to see well-shaped models in your fashion shows?
I like slim women on the catwalk. But I don’t want to see my designs only on them. In my coming fashion shows I want to dress up thin and plump models with garments that are appropriate for them.
It is not that easy to demolish the skinny image of women that is held on to by the million dollar diet-fitness sector. What do you think about this?
Idols constitute an important criterion in this issue. Women see the idols becoming fat. So they begin to give up their obsession with thinness. As a matter of fact being always on a diet makes women unhappy and troubled. Besides, I think fitness is crucially important and I know that the diet-fitness sector will never be destroyed. As time goes by people will indulge more in sports and give greater importance to healthy nutrition. I am sure about one thing: In the future there won’t be another period like Twiggy’s.