30/11/2015

Kadınların yaş kapanı


Moda ve popüler kültür yeni bir kitleye merak sardı: Yaşlılar. 57’lik yıldız Madonna’dan, 37 yaşındaki oyuncu Maggie Gyllenhaal’a pek çok ünlü yaş ayrımcılığına maruz kaldıklarını söylerken bu merakın gerçekliğini sorguluyoruz. 20’lerini geride bıraktıkları andan itibaren kadınlar için saati geriye sarmaya çalışmaktan başka seçenek yok mu?

Bette Davis

Kadınların zamanla arasında bir çekişme var. Onu alt etmek için boş yere uğraşmalarının sebebi, çağımızın gençlik obsesyonu. Kadın, geçen yılların yüzünde ve vücudunda bıraktığı yaşanmışlık izlerini en aza indirmek için çabalamalı. Saçlarındaki beyaz telleri boyayla kapamalı. Mini etek giyme zevkini en geç 45’ine kadar doya doya yaşamalı. Kendinden genç bir adama aşık olacaksa bunu 60’larına gelmeden yapmalı. Aksi takdirde “gülünç” duruma düşer. Sınırları toplum tarafından üstüne basa basa çizilmiş bir alanda, kadınların zamanla mücadelesi durmaksızın sürer. Konu erkekler olduğundaysa zaman hep onların lehine işler. Erkek, genç sevgilisi varsa çapkın, kır saçlara sahipse karizmatik, kırışıkları varsa olgun olur. Erkeğin yüzündeki çizgiler olgunlaşmanın nişaneleri olarak yorumlanırken, kadın söz konusu olduğunda her kırışığa yaşlılık emaresi gözüyle bakılır. Bir erkeğin 50’sini geçince yaşına uygun olmayan giysiler giydiği için eleştirildiğini duydunuz mu hiç? Oysa kadınların yaş aralıklarına göre belirlenmiş kıyafet kodları var. Yoko Ono, geçtiğimiz Şubat ayında 82 yaşına bastığında Don’t Stop Me (Beni Durdurma) adlı bir açık mektup yayınladı. Sanatçı, Bad Dancer parçasının video klibinde giydiği şortu kısa buldukları için kendisini eleştirenlere seslendi: “Benim yaşımda birinin kıyafetinin kesimiyle ilgili bile ayrı bir standart mı var? Tek bir şeyden korkuyorum. Yaş ayrımcılığı eleştirilerinin sonunda beni etkilemesinden, buna direnememekten ve yaşlanmaktan. Bu yüzden kulaklarımı tıkıyorum. Çünkü yaş ayrımcılığı yapılan bir toplumun ortasında dans etmek yalnız bir yolculuk.” 

Bu ayrımcılığa maruz kalmak için ille de yaşını başını almış olmak gerekmiyor. 37 yaşındaki oyuncu Maggie Gyllenhaal, Hollywood’da bir yapımcı tarafından 55’indeki bir adamın sevgilisi rolünü canlandırmak için fazla yaşlı bulunduğunu açıkladı. Aslında yaş ayrımcılığı, cinsiyet ayrımcılığıyla kol kola girip kadınları, erkeklerin gerisine düşürmeye çalışıyor.

88 yaşında Lauren Bacall 

Modada yaşlıların temsili
2015, modanın gençlik takıntısı konusunda günah çıkarma yılı oldu. Ünlü markaların kampanya çekimlerinde 20’lik tazelerin yanı sıra yaşlılarla karşılaştık. Céline’de Joan Didion (80), Givenchy’de Donatella Versace (60), Saint Laurent’de Joni Mitchell (71), Kate Spade’de Iris Apfel (93), Marc Jacobs’da Cher (69) ve Versace’de Madonna (57) markaların olgun yüzleri oldular. Bunun sadece ileri yaştaki kadınları yok saymıyoruz mesajı içerdiğine dair şüphelerim var. Aslında sistemin, tüketimin ateşini harlamak için daima yeni bir popülasyon arayışı içinde olduğunu biliyoruz. Danışmanlık şirketi A.T. Kearney’ye göre, dünyanın en hızlı büyüyen tüketici grubunu 60 yaş üzerindeki insanlar oluşturuyor. 2000 yılında dünyadaki 60 yaş üstü popülasyon 600 milyondu, 2010’da 800 milyona çıktı. 2050’de 2 milyara ulaşması bekleniyor. Dolayısıyla modanın yaşlıları kayda değer bulması şaşırtıcı değil.

Feminist yazar Erica Jong 50 Yaş Korkusu kitabında, “Peki kadınlar, en kalıcı kişiliklerinin tüketici olduğu, bağımsızlık ve özgün kimlik uğruna verdikleri her savaşımın karşısında “pazar yeri”nin acımasız diktasını buldukları, bu pazar yerinin onlara hâlâ hormondan şapkaya, kozmetikten estetik cerrahiye, her şeyin sınırsız bir tüketicisi gözüyle baktığı bir toplumda nasıl ruhsal güç edinecekler?” diye sorar. Sistemin derdi, kadınları ruhsal olarak güçlendirmek değil tabi; daha fazla tüketime teşvik etmek. Yaşlanmak kaçamayacağımız bir gerçekse neden bunu güçlü bir ruhla yaşamayı seçmeyelim?

Colette

Yaşa değil ruha göre yaşamak
Toplumsal normlara göre yaşlanmayı kabul etmeyip bildiğini okumanın ve gerçek benliğinin doğrultusunda gitmenin bedeli kadınlar için ağır oluyor. Geçtiğimiz Nisan ayındaki Coachella Festivali’nde Madonna, sahnede rapçi Drake’i öptüğünde basında işin “ahlaki” boyutunu sorgulayanların yanı sıra ünlü şarkıcının yaşına yakışmayan bir davranışta bulunduğunu ima edenler çoğunluktaydı. İngiliz gazeteci Piers Morgan “Büyükannenin 50 tonu” tweet’iyle yaş ayrımcılığını tescilledi. Yalnız değildi. Twitter’da pek çok kişi Madonna’nın yaşıyla ilgili tatsız espriler yaptı. Olaydan birkaç ay önce Rolling Stone dergisine verdiği röportajda Madonna, “Beni yaşıma göre yargılıyorlar. Çünkü genelde kadınlar belirli bir yaşa geldiklerinde belirli şekillerde davranmamaları gerektiğini kabulleniyorlar. Ben kurallara uymuyorum. Hiç uymadım; uymaya da niyetim yok” dediğinde yaş ayrımcılığıyla çoktan boğuşmaya başladığını göstermişti.

Peki bununla başa çıkmak mümkün mü? Konu hakkında, 20’lerden 50’lere kadınlığın her halini enine boyuna irdeleyen yazar Erica Jong’a başvurmaya karar verdim. Son kitabı Fear of Dying (Ölüm Korkusu), 60 yaşında, 50’sindeymiş gibi yaparak yaş kapanından kaçmaya çalışan bir karakterin etrafında dönüyor. Kadınların gençliklerini kaybetmelerinin onların çöküşü olarak addedilmesiyle ilgili, “Yaşlanma korkusunun, kısmen kadınlara diğer kadınlar tarafından dayatıldığını düşünüyorum ama bu tek katalizör değil. Genel olarak toplum yaşlanma korkusunu yaratıyor. Pek çok kadın onaylanmak için genç görünümlerini korumaları gerektiğine inanıyor. Bunun için estetik ameliyatlara yöneliyorlar. Yaşlanmanın kaybetmek anlamına gelmediğini anladığımızda (aslında tam tersine tecrübe, anlayış ve bilgelik kazanmak) genç kalmaya çalışma obsesyonundan kurtulabiliriz” diyor. Biz kadınlar yaşlanma korkusunu içimizde taşıdığımız sürece yaş ayrımcılığı yapanlara karşı güçlü bir duruş sergilememiz mümkün değil. Zamanın bozgununa uğramış gibi hissetmeden, belirli bir yaştan sonra tedavülden kalkacağımızı düşünmeden, iç dünyamıza eğilerek yaşlanmayı, korku olmaktan çıkarabiliriz. Son olarak 73 yaşındaki Jong’a kulak verelim: “Kadınlara tek tavsiyem, onları mutlu eden şeyin ne olduğunu bilmeleri ve bunu sahiplenmeleri. Hayattayken yaşamaları...”

*Vogue Türkiye Kasım sayısında yayınlandı.