31/03/2009

Coco Chanel Denklemi

"I don't like people talking about Chanel fashion, Chanel-above all else, is a style. Fashion, you see, goes out of fashion. Style never."

Coco Chanel




Küçük siyah elbise+sıra sıra inciler+tüvit döpiyes+zincir saplı kapitone 2.55+kamelya broş+çift renkli pabuç+(sadelikX2)+(fonksiyonellikX3)+maskülenlik=COCO CHANEL

Matematikle aram hiçbir zaman iyi olmadı. Hala toplama yaparken parmaklarımdan yardım alıyorum. Neyse ki yukarıdaki Coco Chanel denklemini kurmak için matematik kuramlarına ihtiyacım olmadı. Kendisi modanın tüm teorilerini altüst edip Chanelism’i yaratmış olsa da ben onu bu denklemle selamlamak istedim.



“Peki bu Chanel fotoğrafları da nereden çıktı? Chanel’i anmak nereden geldi aklına?” sorularınızın cevabını açıklıyorum: Coco Chanel’i Audrey Tautou’nun canlandırdığı ‘Coco Avant Chanel’ filmi 22 Nisan’da Fransa’da vizyona giriyor. Başka sorusu olan?





"Fashion does not only exist in dresses; fashion is in the air, it is brought in by the wind, one feels it coming, breathes it in, it is in the sky and on the pavement, it depends on ideas, customs and happenings."
Coco Chanel
PS: Chanel'in vecizeleri, Edmonde Charles-Roux'nun 'The World of Coco Chanel' kitabından alıntılanmıştır. Okunması halinde kişinin Chanel'e olan hayranlığının kat kat artması, fotoğraflarının incelenmesi halinde de ilham perilerinin kafaya üşüşmesi olası.

30/03/2009

Fashionable Fish


Balık yemeyi sevmesem de yukarıda arz-ı endam eden balığı bana benzeteni çok seviyorum :)

29/03/2009

Speak Low When You Speak, Love


Speak low when you speak, love,
Our summer day withers away
Too soon, too soon.
Speak low when you speak, love,
Our moment is swift, like ships adrift,
We're swept apart too soon.
Speak low, darling speak low,
Love is a spark lost in the dark,
Too soon, too soon,
I feel wherever I go
That tomorrow is near, tomorrow is here
And always too soon.
Time is so old and love so brief,
Love is pure gold and time a thief.
We're late darling, we're late,
The curtain descends, everything ends
Too soon, too soon,
I wait darling, I wait
Will you speak low to me,
Speak love to me and soon.


Marc Jacobs Cruise Collection




Topshop Unique Spring '09

Versace Spring '09




Kısa bir süre önce iPod'umu çaldırdığımdan bu yana kardeşimin iPod Shuffle'ıyla hayatımı idame ettirmeye çalışıyorum. Ne çıkarsa bahtıma şeklinde müzik dinlemek enteresan bir tecrübe. Dün tam Marc Jacobs'ın Akaretler'deki butiğinin önünde yukarıda görmüş olduğunuz kalpli babetlerle göz göze geldiğim anda Billie Holiday 'Speak Low When You Speak, Love' diye bağırmaya başladı kulaklarımda. Birden aklıma bu sezon birçok koleksiyonda kalplerle karşılaştığımız geldi. Tasarımcıların kalplerinin kapılarını sonuna kadar açmış olduklarını düşündüm. Bu şartlar altında size naçizene tavsiyem "Wear your heart on your sleeve" mottosunu benimsemeniz olacak. (Meaning, display your emotions openly.) "Yok beceremem" derseniz, gömleğinizin manşetlerine Yazbukey'in broşlarını takın bari. Böylece, kalbinizi gerçek anlamda giysinizin kolunda taşımış olursunuz.

Yazbukey

27/03/2009

Print Maestro

Matthew Williamson tarzının özeti patlayan renkler ve göz alıcı desenler aynı karede

Geçtiğimiz kış Comme des Garçons'un Rei Kawakubo'su H&M için koleksiyon hazırladığında küçük dilimi yutmuştum. "Bu günleri de mi görecektik? En avangard marka bile high street markaların şahı H&M'le işbirliği içine girerse sonumuz ne olacak?" sorularını sorup durmuştum kendi kendime. Pudra renk kraliçesi Stella McCartney, şişkin ego Karl Lagerfeld, sürreal kahramanlar Viktor&Rolf ve panter adam Roberto Cavalli, H&M'e özel 'mass' işler üretebilirlerdi de Rei Kawakubo'yu aklım almamıştı. En 'niche'le en 'mass'i aynı karede hayal edememiştim sanırım.



Elektrik mavisi bu pantolon-ceket takım beni çarptı :)

Yaz sezonu için H&M'le aynı yatağa girmeyi kabul eden tasarımcı desen ustası Matthew Williamson oldu. Williamson'ın canlı renkleri ve egzotik desenleri H&M için hazırladığı koleksiyonda da gözlere bayram ettiriyor. "Colour is one of the defining aspects of my signature style. I focussed on the iconic peacock motif seen across my collections to develop a palette of blues, chartreuse and emerald. The spirit of the collection is both covetable and precious" buyurmuş tasarımcı.

Matthew Williamson for H&M 23 Nisan'da dünya çapında 200 H&M mağazasında satışa çıkıyor. "Ya kaçırırsam" diye üzülenlere 14 Mayıs'ta plaj kıyafetleri ağırlıklı bir koleksiyonun daha H&M raflarında yer alacağının müjdesini vereyim.



Williamson'ın sözünü ettiği tavuskuşu deseni

26/03/2009

Roaring 20s




Pazar günü, 1920'li yıllardan bir ziyaretçimiz vardı. 'Flapper lady' geçerken günümüze uğramak istemiş. Bize 20'lerden çan şapka, büyük portföy çanta ve tiril tiril küçük siyah elbise getirmiş. Önce Beyoğlu, sonra da Bebek semalarında görülen 'flapper lady'yi akşam kendi dönemine uğurladık.

Flapper'lar hakkında hap bilgi: 20'li yıllarda savaş sona ermiş ve savaş öncesi dönemin katı Viktoryen kurallarının esamesi okunmaz olmuştu. İşte bu dönemin uçarı ve havai kadınlarını tarif etmek için kullanıldı flapper terimi. Etek boyları kısalan kadınlar, ağızlıklı sigaralarıyla (önceden sadece hafifmeşrep kadınlar toplumda sigara içerdi) Charleston dansı yapıyorlardı. Jazz döneminin gamsız ve pervasız ruhunu bu kadınlardan daha iyi kim yansıtabilirdi ki? Coco Chanel'in önderliğinde bir devrim gerçekleşiyordu. Kadınlar, vücutlarını cendereye girmiş gibi hissettiren korseleri bir kenara atmış, akışkan jarse elbiselerle rahatça hareket etmenin tadını çıkarıyorlardı. Giysilerdeki rahatlık ve özgürlük hissi hayatın her alanında sirayet etmekte gecikmedi. Süs bitkisi sanılan kadınlar(Viktoryen dönemin abartılı kılıklarını giyen kadınlar, bana süs bitkilerini hatırlatır), artık toplumun her alanında yer almaya başlıyorlardı.

PS: Jazz Age'i hayal etmek için Duke Ellington ve Louis Armstrong tınıları eşliğinde F. Scott Fitzgerald'ın 'The Great Gatsby' romanını okumanızı şiddetle tavsiye ederim. 1974 yılında Francis Ford Coppala tarafından sinemaya uyarlanan romanın filmini de hayallerinizi cisimleştirmek için izlemelisiniz.

Charleston dansı yapan flapper'lar

25/03/2009

Magazine addicted


Okunmayı bekleyen dergilerimden bir demet

Obur bir dergi okuruyum. Dünyanın her yanındaki dergileri görmek, karıştırmak, satır satır okumak ve içlerindeki fotoğraflara saatlerce bakmak istiyorum.




Gelelim sayfalarını çevirmek için sabırsızlandığım yepyeni bir dergiye. İsmini Woody Allen'ın patetik aşk filmi Annie Hall'un bir sahnesinden alan (Bkz. yukarıya) Lurve, iki ayda bir çıkacak olan bağımsız bir dergi. Glossy magazine'lerden fersah fersah uzak olacağı söylenen Lurve, Nisan ayında piyasa çıkacak. Looking forward to it!


24/03/2009

Art Hearts Fashion

I heart polaroid :)


Partilemekten makyajı akmış şuh kadınlar, elbise ve tişörtlerin üzerinde! Zamane kadınını bu görüntülerden daha iyi ne anlatabilir ki? Sanatçı Beatrice Boyle'un eserlerindeki bu kadınlar, giysilerin üzerine baskı yapılınca sanat, modanın yanağına bir öpücük kondurmuş oldu. Zira, sanatçı da "Art is integral to fashion. Fashion is a form of art. I am reluctant to describe my work as one or the other, it involves both. My original paintings used images ripped from fashion magazines and advertising campaigns, so there was a direct relationship between art and fashion obvious in the work" diyor. Beatrice Boyle'un nadide parçaları Londra'daki Browns Focus mağazasında.

'Browns Focus'a nasıl gidilir?' PS'i: Oxford Street'in harala gürelesinden sonra South Molton Street'e sapmak insana ilaç gibi gelir. Bu şartlar altında Browns Focus'a da 'C vitamini' diyebilirim. Pahalı olmasına pahalı ama kişilikli ve özel parçalar bulmak için mutlaka uğranması gereken bir butik. Yukarı doğru yürümeye devam ederseniz rüya markalar alemi Bond Street'te bulursunuz kendinizi.



23/03/2009

Carine Roitfeld Fenomeni

2001'den bu yana French Vogue'un genel yayın yönetmenliğini yapıyor olmasına rağmen Carine Roitfeld son 1 yıldır moda gezegeninin en parlak isimlerinden biri haline gelmeye başladı. American Vogue'un 1.3 milyonluk tirajının yanında 139.000 tirajla devede kulak gibi kalan French Vogue da onunla birlikte daha da parlar oldu. Öyle ki American Vogue'un 60'lık Anna Wintour'ının (evet yanlış okumuyorsunuz, Wintour bu yıl tam 60 yaşına bastı) yerine Roitfeld'in getirileceği dedikoduları etrafı sardı. Bence tam bir Balmain ve Givenchy kadını (güçlü, seksi, 'less is more' felsefesini şiar edinmiş) olan Roitfeld'in dünyasına büyüteçle bakmaya ne dersiniz? Buyrun öyleyse...





22/03/2009

Singin' in the rain


Yağmurdan kaçarken Marc Jacobs'a tutuldum. Tam yürüyüşe çıkmışken tam da o mağazanın önünden geçerken yağmur bastırmasaydı eğer tüm bunlar gelmeyecekti başıma. Her zamanki gibi ilk önce ayakkabı reyonuna koşmayacak ve Marc by Marc Jacobs babetlerle burun buruna gelmeyecektim. Yaz sezonunun dilekler listesine eklenmek bu harikulade babetlerin hakkı! Odamda metrekare başına on babet düşüyor olsa da sizlere sahip olmadan edemeyeceğim çok sevgili Marc by Marc Jacobslar.

21/03/2009

Bol kremalı giysiler



Christian Lacroix Haute Couture Fall '09

Christian Lacroix'nın tasarımları görenin aklına rengarenk kremalı leziz pastaları getiriyor. Abartı ve teatrallikle süslenmiş bu pastaları günün her saati yiyebilirim. Tasarımlarından tütüsever biri olduğu anlaşılıyordu aslında ama kendisinden "I love extravagant things. The tutu is one of them. It's a mad invention, both magical and surreal. No designer, no top fashion designer, will ever be able to compete with such a piece of apparel" sözlerini duyunca ona olan sevgim bir kat daha arttı.

Şayet Singapur'a gidecek olursanız The National Museum of Singapore'da Haziran'ın 7'sine kadar sürecek olan 'Christian Lacroix the Costumier' sergisine mutlaka uğrayın.


Sergideki Christian Lacroix ilüstrasyonlarından bir buket

20/03/2009

Life is full of full stops


Meteorolojiden aldığım bilgiye göre bu yaz havalar puantiyeli geçecekmiş. Marni'nin Consuela Castiglioni'si, Michael Kors ve House of Holland'ın Henry Holland'ı öyle söylüyor. Neşeli beneklerin her renginin müptelası olduğum için bu haberin beni ne kadar mesud ettiğini tahmin edersiniz. Zaten bugün hayat benim için puantiyelerle doluydu. Puantiyelerin mutluluğun deseni olduğunu söylemiş miydim?



Marni



Michael Kors



House of Holland

19/03/2009

Salvatore Ferragamo'ya Saygılarımla

Varina deryası

Sizi tanımayı çok isterdim Signore Ferragamo. 9 yaşından 14’üne kadar Güney İtalya’nın küçük bir köyünde bir ayakkabı kunduracısının çırağı olmak nasıl bir şeydi acaba? Hollywood’un yıldızının parlamaya başladığı 20’li yıllarda oraya giderek ‘Hollywood Boot Shop’u açmak ve bugün bile gözlerimizi kamaştıran yıldızlar için ayakkabı tasarlamanın ne demek olduğunu sizden dinlemek harika olurdu.




Marilyn Monroe ve Audrey Hepburn'ün Ferragamoları

Gloria Swanson’ın klasik modellerinizi seçtiğinden, Marlene Dietrich’in de en son moda olanları satın alıp en fazla iki kere giydiğinden dem vurmuşsunuz. Marilyn Monroe tam 10 yıl boyunca aynı modelden şaşmamış: 11 cm topuklu, sivri burunlu stilettolar. Ava Gardner, Bette Davis, Rita Hayworth ve Audrey Hepburn’ün ayaklarına da değmiş Ferragamo ayakkabılar. 1938’de dolgu topuğu icad etmişsiniz. Aynı yıl Judy Garland için tasarladığınız dolgusu rengarenk süetten o enfes sandaletle ayakkabı dünyasında bir kült yaratmışsınız.


Judy Garland'ın kült sandaleti

II. Dünya Savaşı gelip çatsa da sizin yaratıcılığınıza darbe vuramamış. Yokluğun dünyanın sonu olmadığı göstermişsiniz insanlara. Şişe mantarı, selofan ve rafya gibi müstesna malzemeleri kullanarak herkesi şaşırtmışsınız.
Şimdi Shangai’daki Museum of Contemporary Art’ta markanızın kuruluşunun 80. yılı şerefine bir sergi düzenleniyor. Ben de ‘Salvatore Ferragamo: Evolving Legend 1928-2008’ adlı sergideki Minnie Mouse babet adını verdiğim ünlü Varinaların içine balıklama atlama arzusuyla doluyum.

18/03/2009

Feelin kind of grey

Bu sabah gardırobu açıp da hiç düşünmeden üzerime geçiriverdiğim gri elbisenin tüm günümü griye boyayacağı aklıma bile gelmemişti. Bulutların tepesine çıkıp bana el sallayan güneşe rağmen ‘gri’ kaldım bütün gün.



Gri arabama atlayıp uzaklara gitmek istedim.


"Love me till my heart stops" demek istedim. Sustum.




Sarah Moon'un tabloyu andıran fotoğraflarına baktım. Kendimi bu kadına benzettim.

Earl 'Grey' green tea içtim.

11 Mart 1949 tarihli bu fotoğrafta gri Christian Dior döpiyes ve potikareli bluz giymiş bir model

Christian Dior’un ‘The Little Dictionary of Fashion’ kitabını açıp grey başlığının altına neler yazdığını okudum. Benim somurtuk gri rengim moda dilinde ne anlama gelirmiş bakalım:

“The most convenient, useful and elegant neutral colour. Lovely in flannel, lovely in tweed, lovely in wool. And, if it suits your complexion, there is nothing more elegant than a wonderful, grey satin evening dress.”

17/03/2009

Hitchcockian Spirit


Genellemelerden kaçınmak gerektiğini biliyorum ama oldum olası Amerikalıların estetik yoksunu olduğunu düşünmüşümdür. “Ne varsa Avrupa’da var”cılardanım. Lakin, zaman zaman Amerikalılardan beklenmedik derecede etkileyici işler çıkabiliyor. İsmini ilk kez duyduğum Amerikan Lorick markasının kış 2009 lookbook’u işte bu etkileyici işlerden bir tanesi.








Fotoğraflardaki karanlık ve esrarengiz tat, Hitchcock’u çağrıştırıyor. Hitchcock tarzının o kadınsı, elegan ve klasik –aka ladylike- halleri lookbook’u tadından yenmez hale getirmiş. Zaten markanın henüz iki sezonluk ömrünün koleksiyonlarında da vintage bir hava hakim.


Bu da spring '09 lookbook'undan

Click click on http://www.loricknewyork.com. Sitenin Amelie'vari müziği ruhunuza iyi gelecek :)