18/02/2015

Reddetme sanatı


Ah trendler... Bizi baştan çıkarıp sonra da ortadan kaybolan trendler... Sizinle arama mesafe koyup kendimi keşfe çıkıyorum.


Hiçbir zaman körü körüne trendlerin takipçisi olmadım ama stilimin her sezonun ruhuna göre biraz tesir altında kaldığını inkâr edemem. Yüzlerce defile görüntüsü, modayla ilgili Instagram fotoğrafları, yeni giysiler derken pek çok kez sezon trendlerinin ufak ufak gardırobuma sızdığını fark etmişliğim var. Geçenlerde, Fransız trend tahmin ajansı Nelly Rodi’nin 2015 ilkbahar-yaz sezonunu irdeleyen kitabını karıştırırken okuduğum bir soru uzun süre zihnimde asılı kaldı: “Peki ya arkadaşlarımızın sayısını yüzlerle ifade ettiğimiz günümüzde, aslında tanımak istediğimiz esas kişi kendimizsek?” Modada tüm trendlerin çöpe atılması ve “normalleşmek” bile “normcore” adıyla bir trende dönüşmüşken kendimi tanımaya ve kimliğimi bulmaya hazır mıydım acaba? Trend ve giysi sarmalından çıkıp içimize dönmenin bir yolu olmalı diye düşündüm. Meşakkatli bir süreç olsa da, zaman, giysileri oburca tüketmek yerine trendlere “Hayır” diyerek biraz durma zamanı.

Yeni avcıları
Hepimiz öyle ya da böyle görselliğe bağımlıyız. En son ne zaman telefonunuzu elinize alıp Instagram’a hızlıca göz attığınızı düşünün. Ya da Pinterest’teki sokak modası fotoğrafları arasında ilham biriktirdiğinizi. Yeniliğe olan açlığımızı bir türlü doyuramıyoruz. Teknoloji sayesinde mesafeler kısalıp dünya giderek küçüldüğünden, kitleler halinde yeninin peşinden koşturuyoruz. Aynı kaynaklardan beslendiğimiz için de her yeninin özgünlük ömrü çok kısa oluyor. Böylece, her şey gelip geçici heveslere dönüşerek hayatımızın yeniler yığıntısının üzerinde birikiyor. Hele ki moda söz konusu olduğunda!
Vakti zamanında bir gazeteci, haute couture üstadı Cristobal Balenciaga’dan bir sonraki sezona dair yeni fikirlerini öğrenmek istediğinde “Hanımefendi, benim asla yeni fikirlerim olmaz” cevabıyla karşılaşmıştı. Yeniyle nefes alıp veren moda dünyasına karşı ne radikal bir duruş! Peşine takıldığımız bir sonraki trendle efsunlanırken bu cümleyi kulağımıza küpe yapmakta fayda var.

Modanın gelgitlerine karşı
Trendlere hayır diyebilmek için her şeyden el etek çekip inzivadaki bir keşiş misali yaşamamız gerekmiyor aslında. Fakat içe dönmek, zamanın ruhuna bir nebze olsun kulakları tıkamayı gerekli kılıyor. Kendimizi dinlemek için sükûnete ihtiyacımız var. Ancak bu sayede içimizden gelen seslere kulak kabartıp varoluşumuza dair aklımıza takılanlara kafa yormaya başlayabiliriz.  Bu sesler bize kim bilir neler söyleyecek.
Belki, seçtiğimiz kıyafetleri üzerimize giymek yerine, yarattığımız imajı giydirdiğimizi fark edeceğiz. Ya da giysi tercihlerimizi yaparken kimliğimizi bir kenara bırakıp belirli bir gruba aidiyet kazanmaya öncelik verdiğimizi göreceğiz. Ne olursa olsun arayışlarımız ve keşiflerimiz bizi daha önce ayak basmadığımız bir yere taşıyacak: Gerçek kimliğimize.
“Stil ikonu” etiketini kovalamak nafile. Sadece kendiniz olmanız yeterli. 27 senedir aynı elbise modelini giyen Amerikalı heykeltıraş Michele Oka Doner’a bir bakın. Women in Clothes adlı kitapta trendsavar tarzıyla ilgili şöyle diyor: “Hepimiz aşırılığımızda boğuluyoruz. Biz diyorum. Toplumumuz. Tüketime özendirmenin değerli bir sunak olmadığı da ortaya çıktı. Bu yüzden eksiltin.” Tarzının kilit kelimesi, “eksiltmek.” 1987 yılında Roma’da bulduğu, kaftanla Rönesans cüppesinin karışımı olarak tanımladığı bir elbiseyle gerçek anlamda özgün bir tarz yaratmış olan bu kadın, bugün aynı elbise modelinden 40 taneye sahip. Çok özel durumlar dışında bunlardan başka bir şey giymiyor.

Kimlik arayışı
Antik Yunan dönemi filozofu Epiktetos’un “Öncelikle kim olduğunu bil ve sonra kendini buna göre süsle” demesinin üzerinden yüzyıllar geçmiş olabilir. O gün olduğu gibi bugün de kendini bilmek ve kimliğini aramak emek ve sabır istiyor. Bu arayışta sorgulamak, durmak, düşünmek, ruhumuzun derinlerine inmeye çalışmak ve yüzleşmek var. Kolay değil ama denemeye değer. Neden mi? Çünkü giydiğimiz kıyafetler kimliğimizin aynası. Giysileri üzerimize yapıştırarak karton stiller oluşturmak çok kolay. Ama kimliğimizi bulup tam olarak bizi biz yapan giysileri seçerek özgün tarzımızı inşa edebiliriz. İşte o vakit trendler de vız gelir tırıs gider.

*Vogue Türkiye Ocak sayısında yayınlanmıştır.