31/08/2009

A true genius

International Herald Tribune ve New York Times'ın yazarlarından Alice Rawsthorn'un kaleme aldığı Yves Saint Laurent biyografisini okurken bu dahiye duyduğum hayranlık kat kat arttı. 'Belle de Jour' filmi için Catherine Denevue'un tüm gardırobunu diken Laurent, aşağıda bu muhteşem güzellikle yan yana.

...Yves Saint Laurent described himself in conversation as a member of Proust's 'magnificent and pitiful family of the hyper-sensitive', and littered letters to friends with such passages as 'One can almost say that works of art, like Artesian wells, rise that much higher if suffering has dug more deeply into the heart.'

30/08/2009

Puppet show


London Fashion Week'in 25. yılı şerefine Christopher Bailey, Matthew Williamson ve Jonathan Saunders, yuvaya dönüp şovlarını Londra'da sergileyecek. 18 Eylül'de başlayacak olan şovlara John Galliano, Karl Lagerfeld, Sonia Rykiel, Jean Paul Gaultier ve Alber Elbaz da parmak kuklası olarak katılacak. Rubbish Magazine'in yayıncısı Jenny Dyson'ın yarattığı bu parmak kadar tasarımcılar, New York, Paris, Milano ve Londra moda haftalarından önce satışa sunulacak. Her moda haftasının en nüfuzlu şahsiyetleri aynı kutunun içinde! Daha ne isteriz?

29/08/2009

Edebi duvarlar


Bugün, Çukurcuma semalarında tespit edilen şiirsel duvar yazısı

28/08/2009

Moda, İstanbul'a uğrarsa

İstanbul Fashion Days'e, çalıştığım okulun standında oturup dergi karıştırmak suretiyle iştirak edebildim. Moda şovlarına girip front row'da oturamadım. Kendi kendime, "Müsterih ol. London Fashion Week'ten mahrum kalmadın ya" dedim. Oturduğum yerden, topuklularının üzerinde yürüyemeyen kadınları, tekstil firmalarının takım elbiseli kalantor sahiplerini, çok "ünlü" olduklarını sandıklarından Taşkışla binasının içinde bile güneş gözlükleriyle gezen moda insanlarını ve bizimkilere stil dersleri vermelerini temenni ettiğim uluslararası basın mensuplarını gördüm. Bir moda şehri olabilmek için daha kilometrelerce yol kat etmemiz gerektiği kanaatindeyim.


Saatler boyunca aynı yerde oturmaktan o kadar sıkıldım ki sonunda Sartorialist'liğe soyunmaya karar verdim.


Sezonun en yaygın trendlerinden biri olan tulumu, en kendine özgü şekilde yorumlayan L'appart PR basın ilişkilerinden Caroline Bonnet


Moda günlerini cool festival kılığıyla izleyen Fashion TV yönetmeni Leila Jensen


Modern day dandy* Daniel Stork

*Charles Baudelaire, "These beings have no other status but that of cultivating the idea of beauty in their own persons, of satisfying their passions, of feeling and thinking" diyerek açıklar kelimenin anlamını. Oscar Wilde, Victoria Çağı ahlakına karşı çıkarak, George Beau Brummel'in öncülüğünü yaptığı, ardından Fransız ozanlarının, özellikle de Baudelaire'in takipçisi olduğu Dandizm'i meşrulaştıran zat oldu.

27/08/2009

Bak Postacı geliyor

Sıra geldi reklam kuşağına. Bugünkü Posta Gazetesi'nin Galatamoda ekinde bir köşeyi işgal etmiş bulunuyorum. İşgal köşemin adı Hisseli Harikalar Diyarı. Okuyunuz. Okumayanlara okutunuz.


25/08/2009

Love can damage your health

İşte bu ayakkabılar gözümün içine baka baka Telepopmusik'in 'Love Can Damage Your Health' şarkısını söylediler. Aldırmadım. Burnundaki ve topuğundaki kalplere kandım. Aldım. Mesudum.




24/08/2009

Geçmiş, geçip gitmiştir

Geçmişi yad etmek hafızalara şenlik bir iş olsa da insan bünyesine zarar veriyor. Zira, melankoli denen illetin semptomları baş gösteriyor ve şimdiki zamandan kopuş gerçekleşiyor. İnsan denen tuhaf varlık, "Şimdiki zamanın ne hayrını gördük ki?" diyerek maziye sığınıyor ara sıra.
Geçmişin hesap defterlerini açmama, Mayıs 2002'de The Face dergisinde yayınlanmış olan bir moda çekimiyle karşılaşmam sebep oldu. 80'lı yılların sokak modasının kutsal kitabı olan dergi, 2004 yılında yayın hayatını noktaladı. Kendisi, Dazed&Confused ve Vice gibi dergilerin atası olarak kabul edilebilir.

23/08/2009

İş 'aşk'ı

Bugün, kafamdaki koyu lacivert düşünce bulutlarını dağıtmak üzere yollara düştüm. Hedefim, Galatasaray ve Galata'da gezilmesi/yazılması gereken yerleri ziyaret etmekti. Lakin, işle aşkı birbirine karıştırınca endamını aşağıda gördüğünüz elbiseye sahip olmuş bir halde buldum kendimi.


İş tanımı: Butik, cafe, restoran gezmesi.
Aşk tanımı: Butiklerde şahsımı ayartmaya çalışan elbiselerden birine anında tav olmak.
Suç aleti tanımı: Omuz ve bel kısmında yer alan fiyonklar ve ekstra hacimli omuzlar.


Nicedir hakkında birçok yazı okuduğum Tabe Kıyamet'te keşfettim bu şaheseri. Üzerime geçirdiğim andan itibaren aklımdan tek bir cümle geçti: "Yaz hiç bitmesin!"
Türkçe meali 'kıyamete kadar' olan Tabe Kıyamet, Çukurcuma'da Fransız Sokağı'nın arka çıkışında konuşlanmış. Küçücük bir mekan olmasına rağmen akıl çelici birçok ürün barındırıyor. Vintage elbiselerin farklı dönemlere atıfta bulunan çeşitleri mevcut. Butiğin dört ortağından Müge Büyüktalaş, buradaki her bir ikinci el ürünü nasıl özenle seçtiklerini anlattı uzun uzun. Zaten giysilerin pir-ü paklığı gözden kaçacak gibi değil. Fiyatların, cepte yangın çıkaran türden olmaması da sevindirici. Elbiselerin fiyatları, 120-360 TL arasında değişiyor. Her birine ayrı bayıldığım gözlüklerin fiyat aralığıysa 35-60 TL.





Ölüm bizi ayırana dek kalbim senindir çiçek desenli kırmızı elbisem!

21/08/2009

Exchanging glances

Bakışım bakışınızla karşılaştı. Gülüşüm yolda yürürken gülüşünüzle rastlaştı. Ancak bu gayya kuyusu şehir, bakışlarımızı da gülüşlerimizi de yuttu.

Her gün şehirlerin ajandasına bunun gibi binlerce anı kaydoluyor. Yabancılar, birbirlerinin hayatlarını teğet geçip gidiyor. Nadiren kesişiyor yollar.

İllustrator Sophie Blackall, Missed Connections'da yolları kesişemeyen yabancıların hikayelerini resmediyor.





20/08/2009

High tea* ceremony

Porselen fincanınıza doldurduğunuz ister tavşan kanı, ister sütlü İngiliz kanı çayınızı elinize alın. Yanına pötifurlarınızı hazır edin. Dantelli örtüyle taçlandırdığınız sehpanın üzerine çiçek desenli demliğinizi koyun. Mtuent tasarımı yüzükleri geçirin parmaklarınıza. Fonda, Chet Baker'dan nağmeleri dinlerken Mad Hatter'ın bu çay partisine ne zaman teşrif edeceğini düşünün. Kendisinin hayal bahçenizin çitlerini kırarak olay mahalline gelmesi an meselesi.

* a fairly substantial late afternoon or early evening meal at which tea is served

19/08/2009

Shake down the stars

Martin Margiela Cloud dress

Shake down the stars, pull down the clouds
Turn off the moon, do it soon
I can't enjoy this night without you

18/08/2009

Modalı köyün trompetçisi

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde okyanusların ötesinde Özgürlük Heykeli'yle korunan koskocaman bir kıta varmış. Bu kıtanın kalbi olan New York adlı şehirde taş bebek görünümlü bir moda yaratıcısı yaşarmış. Platin sarısı saçlı, elma yanaklı ve kiraz dudaklı bu yaratıcıya Erin Fetherston derlermiş. Günlerden bir gün Erin almış eline trompetini ve çıkmış sokaklara. Trompetini çaldıkça evlerden fareler yerine peri kılıklı kızlar sökün etmeye başlamış. Her bir kız, en 'prom queen' haliyle modanın resmi geçidine katılmış. Bunu gören New York sakinleri, gökyüzünden üç elma düşmesini beklemişler. Semaya bakarak günler ve geceler geçirmişler. Nafile. Gökdelenlerin tepesinden başka hiçbir şey göremeyince karar vermişler: Büyük şehirlerde masalların sonu gelmezmiş meğer.

17/08/2009

Sweet sensation

Fransız tasarımcı Alexis Mabille imzalı çanta, tarzımda hayat bulan küçük kız çocuğuna yaraşır tatlılıkta.

Papyon uzmanı Mabille'in fiyonklarla bezediği ayakkabı da meyve aromalı ciklet tadında.

16/08/2009

Şapkadan çıkan düşünceler


Bugün, sıra sıra sahafın dizili olduğu Bahariye Caddesi'ndeki Kafkas Pasajı'nda yukarıdaki fötr şapkayı gördüm. Güne gözlerimi açtığımdan beri şapkamı önüme almış düşünmekte olduğum için bu aksesuar ehemmiyet teşkil ediverdi bir anda. Bu sırada, düşüncelerime, "Here I go/Trying to run ahead of that/Heartbreak train/Thinking/It will never catch up with me" sözleriyle Björk eşlik etti.
Buna mukabil, Yıldırım Türker'in birkaç hafta önce kaleme aldığı yazısından bir parça düştü aklıma.

Adam iyi niyetli. Aşık. Ama dünyalı.
Kadın iyi niyetli. Aşık. Ama hülyalı.

15/08/2009

Dolce Diva

Norbert Schoerner'in fotoğrafladığı 'Dolce Diva' adlı hikaye, German Vogue'dan. Çekimin karanlık kareleri, gizemli ve entrika dolu. 'Seduce me' diyor bu karelerin femme fatale kadınları.













12/08/2009

Su çiçeği benekleri

Puantiye obsesyonuyla tanınan Yayoi Kusama'nın yapıtları, su çiçeği çıkarmış küçük bir çocuğu getiriyor hatrıma. Bu manik beneklerin, uyuşturucu etkisiyle yaratıldığına dair varsayımlar olsa da, ilham kaynağı Kusama'nın Japonya'da geçen çocukluğu. 1930'lardaki çocukluğunda gördüğü halüsinasyonlar, sanatında puantiye olarak kendini göstermiş. 50'li yıllarda New York'a gelerek Andy Warhol'un Factory'sinde takılan Kusama'nın sanatında bakanı içine çeken gizli bir güç var adeta. Bu egzantrik kadın, kendisiyle yapılan röportajlardan birinde sorulan soruya nasıl cevap vermiş bakın:
You are sometimes described as a psychedelic artist. Do you like this?
The processes and ways of my art have been given various names by the viewers according to their own interpretations. The themes under which I have created works include Driving Image, Psychosomatic Art, Psychedelic Art, Stereotypical Repetition, Accumulation Art, Obsessional Art, and others.





Kusama'nın son eserlerinden bir tanesi iida markası için tasarladığı telefonlar.