Cumartesi günü Istanbul International Arts & Culture Festival'da dinlediğim fotoğrafçı Peter Beard'a göre hepimiz yalancıyız. İlk kez 1955 yılında Afrika'ya giden ve hayatı boyunca o toprakların gerçekliğini fotoğraflayan Beard'ın bu cümlesi zihnime nakşoldu. Yılın yarısını New York'ta, diğer yarısını Afrika'da geçiren fotoğrafçı, yaşamak için sürekli yok ederek varolan yapay ve yüzeysel gelişmiş ülke insanlarını (kendisi de dahil) eleştirdiğini söyledi.
Avrupalıların Afrika'yı sömürerek zenginleşme politikasının kıtayı ne hale getirdiğini hepimiz biliyoruz. Ama güneybatı Afrika'da bulunan Namibia'daki Herero kabilesinin başına gelenleri bilmiyor olabilirsiniz. 19. yüzyılın sonunda Alman sömürgecilerin geldiği topraklarda, nüfusun yüzde 80'i yapılan soykırıma kurban gitti. Kabile, 1915'te sömürgecileri altetti ve beklenmedik bir şey oldu. Sömürgecilerle birlikte oraya gelen Hristiyan misyoner kadınların Viktoryen kıyafetleri, Herero kadınlarının giyim kodu haline geldi. Capcanlı desenler ve boynuz formlu saç aksesuarları, bu kadınların sıkıcı Viktoryen tarzına getirdikleri muazzam yorum oldu. Bu "gerçek" kadınları yakından tanımak isterseniz Conflict and Costume: The Herero Tribe of Namibia kitabını edininiz.