30/07/2007

Her renginden bir tane lütfen


KADINLAR AYAKKABI SATIN ALMAYA GİTTİKLERİNDE ŞEKERCİ DÜKKANINA GİRMİŞ KÜÇÜK ÇOCUKLAR GİBİ HİSSEDERLER. BUNUN İÇİN DE HER AYAKKABININ TADINA BAKMAK İSTERLER. ONLARIN AYAKKABILARA KARŞI HİSSETTİKLERİ PLATONİK AŞKIN SIRRI NEREDE GİZLİ DERSİNİZ?

Ayakkabı mağazalarında ayakkabıları hayranlık dolu bakışlarla seyreden kadınlara rastlamak hiç de şaşırtıcı değil. Ayakkabılar, kadınlar tarafından neredeyse sanat eseri muamelesi görüyor. Bir kadını beğendiği ayakkabıya sahip olma yolunda durdurabilecek hiçbir kuvvet yok. O ayakkabıyı ayağına geçirdiği anda hissettiklerini tarif edebilecek kelimeleri bulmaksa oldukça zor. Neyse ki Madonna bir çift Manolo Blahnik ayakkabının seksten bile daha iyi olduğunu söyleyerek tüm kadınların hislerine tercüman oldu.
Ayakkabıları böylesine vazgeçilmez kılan özelliklerin başında onların her bedene uygun olmaları geliyor. Şişman bir kadın da incecik bir kadın da beğendikleri ayakkabıyı giyerek dış görünümlerini değiştirebilir. Ayrıca, ayakkabılar, kadın siluetine hayat öpücüğü kondurup kadınların duruşlarını tamamen değiştirme gücüne de sahip. Yüksek topuklu bir ayakkabı giyen bir kadının yalnızca duruşu değişmekle kalmaz etrafına yaydığı kendine güven enerjisi de çevresindekileri büyüler. Bu yüzden bir kadının ne kadar ayakkabısı olursa olsun bu miktar onun için asla yeterli olmaz. Kadınlar daima daha fazlasına sahip olmak ister.

25/07/2007

Açıl susam açıl


Sonbahar sezonunun kilitli kapısını açmak için ihtiyacınız olan anahtar kıyafet ve aksesuarları seçtik.

Pili: Marilyn Monroe’nun bir mazgalın üzerinde dururken havalanmasını önlemek için sıkıca kavradığı elbisesinin pilileri bu sezonun en çok kullanılan detaylarından biri. Moda tasarımcıları pilileri, eteklerden elbiselere, bluzlardan gömleklerin kollarına kadar her yere ekledi. Christopher Kane’in kadife ve deri elbiselerindeki büzgü büzgü pililer seksapelle masumiyeti buluşturuyor. Giles Deacon’ın volanlı ve pilili elbisesi kocaman bir akerdeonu andırıyor.
Şapka: Bu sezon her kıyafetin mutlak tamamlayıcısı şapkalar. Faye Dunaway’in ‘Bonnie and Clyde’ filminde kafasından eksik olmayan beresini ya da ‘Annie Hall’ filminin yıldızı Diane Keaton’ın fötr şapkasını hatırlayın. Giambattista Valli dedelerimizin fötr şapkalarını anımsatan şapkalarla, Marc Jacobs bereler ve Parizyen şapkalarla çıktı karşımıza. Siz siz olun portmantonuzdan şapkanızı eksik etmeyin.
Mokasen ayakkabı: Erkeklerin gardırobunun vazgeçilmezi mokasen ayakkabılar artık kadınların ayaklarında da yer almak istiyor. 20’li yılların erkek giyiminden esinlenen Paul Smith’in maskülen kıyafetlerine eşlik eden mokasen ayakkabılarla siz de stilinize bir tutam erkeksilik katmak ister miydiniz?
Kalem etek: Kalemtıraşlarınızı hazırlayın. Eteklerinizin ucunu daraltmanın zamanı geldi. Ralph Lauren, Celine ve Bottega Veneta defilelerinde mankenler kalem eteklerle arz-ı endam ettiler. Modanın büyük şefi Karl Lagerfeld’in Chanel için hazırladığı koleksiyonda karşımıza çıkan tüvit kalem eteklerse kalp atışlarımızı hızlandırmaya yetti.
Gri: Geçen kış olduğu gibi bu sezon da moda tasarımcılarının en sevdiği renklerden biri gri oldu. Rochas’ın eski tasarımcısı Olivier Theyskens’ın Nina Ricci için tasarladığı koleksiyonun yanı sıra, Versace ve Preen’in koleksiyonlarında da grinin önlenemez yükselişine tanık oluyoruz.
Ekose: Bu sezon ekosenin zaferini kutlayacağımızın habercisi Jean Paul Gaultier oldu. Gaultier, tasarladığı ekoseli trençkotlar, etekler ve ceketlerle podyumu İskoçya’ya çevirdi. Derek Lam, Kenzo ve Chanel defilelerinde de ekoseli kumaşlar çıkıyor karşımıza.
Rugan: Moda sahnesine yazın adımını atan rugan, bu sezon “Ben bu sahneyi terk etmeyeceğim” diyor adeta. Chanel ve Lanvin’in jelibon renklerdeki rugan ayakkabılarıyla, Burberry ve Dolce & Gabbana’nın Kedi Kadın görünümü kazandıran siyah rugan trençkotlarıyla parlamaya hazır mısınız?
Dökümlü kazak: Vücudunuza iki beden büyük gelen dökümlü kazakların tamamlayıcısı rengarenk mus çoraplar. Stella McCartney’nin gri desenli kazağı ve Sonia Rykiel’in kocaman fiyonklu kazağı kalbimizi çaldı.
Erkek çorabı: Erkek arkadaşınızın gardırobunu karıştırmanın vakti geldi. Maskülenle feminenin mutlu birlikteliğinin nelere kadir olduğunu görmek için Miu Miu koleksiyonuna bir göz atmanız yeterli. Miuccia Prada’nın hazırladığı koleksiyonda döpiyes ve elbiselere erkek çorapları eşlik etti.
Tulum: Tulumlar 70’lerden günümüze ışınlandı ve Marc Jacobs, Anna Sui, Yves Saint Laurent ve Stella McCartney defilelerinde podyumdaki yerini aldı. Stella McCartney ve Anna Sui tulumlar spor şıklığın anahtarı olurken, Yves Saint Laurent ve Marc Jacobs tasarımları feminen şıklığın temsilcileri.
Tayyör: Tayyörler size ilkokul öğretmeninizi hatırlatıyor olsa da kendinize bir tayyör edinmelisiniz. Modanın kaleleri New York, Paris ve Milano’daki defilelerde hanım hanımcık görüntüsü ön plandaydı. Bu görüntünün mimarlarından biri de tayyörlerdi.
Eşarp: Saç bandı olarak kullandığınız eşarbı çıkarıp belinize bağlamanın vakti geldi.
Chanel defilesinde Karl Lagerfeld tasarımı tüvit eteklerinin tamamlayıcısı eşarplar oldu. Lagerfeld yine hepimizi şaşırtmayı başardı.
Kürk: New York ve Londra’daki defilelerdeki kürklerin hayvan hakları savunucusu örgüt PETA’yı pek memnun etmediğini tahmin edebiliyoruz. Kürkler, Dior’dan Givenchy’ye, Proenza Schouler’dan Peter Som’a kadar birçok markanın defilesinde yerini aldı.
Eldiven: Bu sezon eldivensiz bir defile görmek neredeyse imkansızdı. Dirseklere kadar çekilen eldivenler sezonun en gözde aksesuarı. Blumarine ve Roberto Cavalli’nin koleksiyonlarındaki uzun eldivenler, 1940’lı yılların Hollywood ışıltısını yansıtmak isteyen kadınlar için ideal seçim. Karl Lagerfeld ve Christopher Kane’in koleksiyonlarında karşımıza çıkan eldivenler ise akla motosiklet tutkunlarını getiriyor.
Yüksek bel: Moda tasarımcıları etek ve pantolonların bellerini düşürmemekte kararlı. Celine, Dice Kayek, Giambattista Valli, Givenchy ve Louis Vuitton defilelerinde yüksek bel hakimiyeti dikkat çekici.
Ceket: Bu sezon paltoların yerini ceketler alıyor. Rick Owens koleksiyonun neredeyse tamamında ceketlere yer verdi. Balenciaga’nın tasarımcısı Nicolas Ghesquiére, kolej öğrencilerinin ceketlerini andıran ceketlerle etnik öğeleri birleştirdi.
Kübik desenler: Moda sanatla buluşunca ortaya kübik desenli kıyafet ve aksesuarlar çıktı. Marc Jacobs’ın koleksiyonunda kıyafet ve aksesuarları birer sanat objesine dönüştü. Chanel’in kübik desenli yüzüğüyse sezonun en hip aksesuarlarından biri.
Takım elbise: Bu sezon sık sık karşımıza çıkacak olan takım elbiseler modaya maskülen bir dokunuş katıyor. Stefano Pilati, Yves Saint Laurent için hazırladığı koleksiyonda yer alan takım elbiseleriyle kadınları smokinle tanıştıran ustası Yves Saint Laurent’i selamladı. Yves Saint Laurent’in eşsiz bir kesime sahip takım elbisesi sezonun ‘en çok arzulananlar’ listesinde.
Bilekte biten bot: Düğme ve fermuar gibi farklı detaylarla zenginleştirilen bilekte biten botlar, etek ve elbiselerin yegane tamamlayıcısı. Bu botları ister çorapsız ister kalın külotlu çoraplarla giyebilirsiniz. Louis Vuitton, Alessandro Dell’Acqua ve Celine defileleri bu tarz botların en şık örnekleriyle dolu.
Diz altı etek: Gözünüzün önüne ‘Küçük Hanım’ın Şoförü’ filmindeki Belgin Doruk imgesini getirin. Bu sezon Marc Jacobs’dan John Galliano’ya kadar birçok moda tasarımcısı da Belgin Doruk gibi feminen kadınlardan aldıkları ilhamla hazırladılar koleksiyonlarını. Gardırobunuzda diz altı eteklere yer açın.

Bir dedektif klasiği


ELİNDE BÜYÜTECİ ÜZERİNDE DE TRENÇKOTU OLMAYAN BİR DEDEKTİF DÜŞÜNÜLEMEZ. SEZONUN SIRRINI ÇÖZMEK İSTİYORSANIZ TIPKI SHERLOCK HOLMES, DEDEKTİF CLOSEAU VE MÜFETTİŞ GADGET’IN YAPTIĞI GİBİ ÜZERİNİZE TRENÇKOTUNUZU GİYİP YAKALARINIZI KALDIRIN.

Trençkot sözcüğünün mucidi 1856 yılında Burberry markasını kuran Thomas Burberry oldu. ‘Siper’ anlamındaki ‘trench’le, ‘ceket’ anlamındaki ‘coat’un birleşmesiyle trençkot kelimesi evrensel lügate girdi. Trençkotun kökünde siper kelimesinin bulunmasının tesadüf olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Modanın klasiklerinden biri olan trençkotu, ilk kez İngiliz ve Fransız askerleri 1. Dünya Savaşı sırasında siperlerde giydi. Trençkotun, görkemli Hollywood yapımı filmlerde boy göstermeye başlaması ise moda sahnesinin klasikleri listesinde yer alacağının habercisi oldu. ‘Casablanca’ filminde Humphrey Bogart, ‘Breakfast at Tiffany’s’ filminde de Audrey Hepburn trençkotlarıyla arz-ı endam edince moda tasarımcıları hep bir ağızdan “Gardıroplarınızda yeni bir klasiğe yer açın” diye haykırdılar.