21/12/2008

GALATA'NIN TADI


Gözden düşmüş Galata, etnik ve kültürel çeşnisinin tadına bakmak isteyenler sayesinde son zamanlarda ‘yükseliş devri’ni yaşıyor.

O zaman
“Galata’ya deryadan yokuş yukarı bir saatte çıkılır” demiş Evliya Çelebi. Mübalağa sanatının ustası olan seyyahın ‘Seyahatname’sinde yer alan bu bilginin, yazıldığı dönem için bile abartılı olabileceği söylenebilir. Lakin, bu harikulade semt, Abidin Dino’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Sait Faik Abasıyanık’tan Orhan Veli’ye kadar birçok sanatçıyı ağırlamış ve onlara ilham perisi olmuş. Yani, Galata’ya sahilden ulaşmak için değil 1 saat, 3 saat bile gerekebilir hikaye biriktiricilerine. Çünkü burası, tarihle yoğurduğu kıvrım kıvrım yokuşlarında, dar sokaklarında binbir hikaye gizler. Tarihçilerin “Cenova yıkılırsa buraya bakılarak yeniden inşa edilebilir” dedikleri Galata’yı böylesi özel kılan, semtin yüzyıllardır sahip olduğu etnik ve kültürel zenginlik. Burada Cenevizlilerin de Osmanlıların da izleri sürülebilir.


Kamondo Merdivenleri

Sadece, 14. yüzyıl ortalarında Cenevizliler tarafından inşa edilen Galata Kulesi’ne bakarak bile onların varlığını hissetmek mümkün. Semtin etnik cümbüşü, Cenevizlilerle başlayıp, yüzyıllar boyunca Yahudiler, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler ve Levantenlerle çeşitlenmiş. Geçmişte Yüksekkaldırım’ın eski kitapçıları, plakçıları, pulcuları ve şapkacılarının Lefteris Bert, Pepo, Hancıyan ve Talya Nomidis gibi sahipleri olması tesadüf değil.
İlhan Berk, ‘Galata’ adlı eserinde 1961 yılının Galata’sının sakinlerini şöyle sıralar: “İki kahve, dört berber, bir kadın berberi, dört bakkkal, dört kasap, beş manav, iki helvacı, dört tuhafiyeci, üç elektrikçi, iki mezeci, iki kolacı, iki eskici, üç tenekeci, bir kontraplakçı, bir basımevi, bir mermerci, bir eczane, bir balıkçı, iki terzi, iki nalbur, bir tekel bayii, bir hurdacı, bir fotoğrafhane.” Semtin o zamanlardaki gözdesi Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomisine yön veren Avram Kamondo tarafından yaptırılmış olan Kamondo Han’dı. 56 numaradaki büyüleyici Doğan Apartmanı’ysa uzun süre zengin Levantenler ve Yahudileri ağırladıktan sonra Anadolu’dan gelen taşralıların sığınağı haline gelmişti.
Geçmişin kozmopolit Galata’sı 70’li yıllarda yavaş yavaş lümpenleşmeye başladı. Her geçen yıl, Galata’nın özünden bir şeyler aldı götürdü adeta. Bu etkileyici semt, zaman içinde gözden düştü ve değer kaybetti. Hatta, turistik çekim merkezi Galata Kulesi’ne sahip olmanın dışında hiçbir işlevi kalmadı. Beş yıl öncesine kadar Galata dendiğinde akla ıssız ve tehlikeli sokaklar gelir olmuştu.

Bugün

Yüksekkaldırım’dan salına salına Galata’ya doğru yürürken ilk dikkatı çeken birbiri ardına sıralanmış egzotik meyve satıcıları oluyor. Tezgahlarda ananastan hindistan cevizine, mangodan avakadoya kadar birçok meyve var. Satıcılardan biri “Pahalı oldukları için halkımızın egzotik meyve yeme imkanı yok. Bizim sayemizde eskiden çiçek zannettikleri meyveleri yiyebiliyorlar” diyor. Yüksekkaldırım esnafının arasında Galata’nın hareketlendiğini söyleyenler olduğu gibi sadece turist mekanı olduğunu düşünenler de var.


Ünlülerin ünlüsü Doğan Apartmanı

Ünlü ev sahipleri vesilesiyle son zamanlarda ismini daha sık duyar olduğumuz Doğan Apartmanı’nın bulunduğu Serdar-ı Ekrem Caddesi’ndeki bir bakkal 20 senedir Galata’da yaşadığını ve son birkaç yıldır buradaki kira fiyatlarındaki artışa inanamadığını söylüyor. “Buralarda daha çok yabancılar yaşıyor. Zaten binaları alıp yenileyenler de onlar. Ondan sonra da büyük paralara satıyorlar” diyor. Civarda renove edilen binalardaki dairelerin kira fiyatları 2000 dolardan başlıyor. Toplu bir renovasyon gerçekleşmediği için Doğan Apartmanı’nın yan sokağındaki Kölemen Çıkmazı’ndaki apartmanlarda daireler arasında gerilmiş iplerin üzerinde asılı duran çamaşırları görünce şaşmamak gerekiyor.
Serdar-ı Ekrem Caddesi’nin yeni konuklarından Mavra Design Store & Cafe’nin sahibi seramik sanatçısı Yonca Akçay, beş yıl önce Doğan Apartmanı’nda bir daireyi atölye olarak kullanmaya başlamış. “O zaman buralara ıssız ve tekinsiz yerler gözüyle bakıyordum. Mahalle havasında olduğu için makyaj yapmamaya ve etek giymemeye özen gösteriyordum. Fakat zaman içinde gayet güvenli bir yerde yaşadığımı anladım. Evim de burada ve hatta çingene komşularım var” diyerek anlatıyor Galata macerasını. Sokaklarda düzenlenen partilere mahallelinin de katıldığından ve hiçbir şekilde dışlanmadıklarından bahsediyor.
Galata sokaklarında gezdikçe insanın aklına Mavra gibi sıcak bir atmosfere sahip olan birkaç mekanın daha açılmasıyla Galata’nın da Cihangir’in geçirdiği dönüşümü yaşama ihtimali geliyor. Galata Moda ve Galata Tasarım festivalleri derken semte olan ilgi her geçen gün artıyor. Bu ilgi, artan konut fiyatlarıyla da birleşince ortaya yeni bir Cihangir çıkar mı acaba?

No comments:

Post a Comment