Ah trendler... Bizi baştan çıkarıp sonra da ortadan
kaybolan trendler... Sizinle arama mesafe koyup kendimi keşfe çıkıyorum.
Hiçbir zaman körü körüne trendlerin takipçisi
olmadım ama stilimin her sezonun ruhuna göre biraz tesir altında kaldığını inkâr edemem. Yüzlerce defile
görüntüsü, modayla ilgili Instagram fotoğrafları, yeni giysiler derken pek çok
kez sezon trendlerinin ufak ufak gardırobuma sızdığını fark etmişliğim var. Geçenlerde,
Fransız trend tahmin ajansı Nelly Rodi’nin 2015 ilkbahar-yaz sezonunu irdeleyen
kitabını karıştırırken okuduğum bir soru uzun süre zihnimde asılı kaldı: “Peki
ya arkadaşlarımızın sayısını yüzlerle ifade ettiğimiz günümüzde, aslında
tanımak istediğimiz esas kişi kendimizsek?” Modada tüm trendlerin çöpe atılması
ve “normalleşmek” bile “normcore” adıyla bir trende dönüşmüşken kendimi
tanımaya ve kimliğimi bulmaya hazır mıydım acaba? Trend ve giysi sarmalından
çıkıp içimize dönmenin bir yolu olmalı diye düşündüm. Meşakkatli bir süreç olsa
da, zaman, giysileri oburca tüketmek yerine trendlere “Hayır” diyerek biraz
durma zamanı.
Yeni avcıları
Hepimiz öyle ya da böyle görselliğe bağımlıyız.
En son ne zaman telefonunuzu elinize alıp Instagram’a hızlıca göz attığınızı
düşünün. Ya da Pinterest’teki sokak modası fotoğrafları arasında ilham
biriktirdiğinizi. Yeniliğe olan açlığımızı bir türlü doyuramıyoruz. Teknoloji
sayesinde mesafeler kısalıp dünya giderek küçüldüğünden, kitleler halinde yeninin
peşinden koşturuyoruz. Aynı kaynaklardan beslendiğimiz için de her yeninin özgünlük
ömrü çok kısa oluyor. Böylece, her şey gelip geçici heveslere dönüşerek
hayatımızın yeniler yığıntısının üzerinde birikiyor. Hele ki moda söz konusu
olduğunda!
Vakti zamanında bir gazeteci, haute couture
üstadı Cristobal Balenciaga’dan bir sonraki sezona dair yeni fikirlerini
öğrenmek istediğinde “Hanımefendi, benim asla yeni fikirlerim olmaz” cevabıyla
karşılaşmıştı. Yeniyle nefes alıp veren moda dünyasına karşı ne radikal bir
duruş! Peşine takıldığımız bir sonraki trendle efsunlanırken bu cümleyi
kulağımıza küpe yapmakta fayda var.
Modanın
gelgitlerine karşı
Trendlere hayır diyebilmek için her şeyden el
etek çekip inzivadaki bir keşiş misali yaşamamız gerekmiyor aslında. Fakat içe
dönmek, zamanın ruhuna bir nebze olsun kulakları tıkamayı gerekli kılıyor. Kendimizi
dinlemek için sükûnete ihtiyacımız
var. Ancak bu sayede içimizden gelen seslere kulak kabartıp varoluşumuza dair
aklımıza takılanlara kafa yormaya başlayabiliriz. Bu sesler bize kim bilir neler söyleyecek.
Belki, seçtiğimiz kıyafetleri üzerimize giymek
yerine, yarattığımız imajı giydirdiğimizi fark edeceğiz. Ya da giysi
tercihlerimizi yaparken kimliğimizi bir kenara bırakıp belirli bir gruba
aidiyet kazanmaya öncelik verdiğimizi göreceğiz. Ne olursa olsun arayışlarımız
ve keşiflerimiz bizi daha önce ayak basmadığımız bir yere taşıyacak: Gerçek
kimliğimize.
“Stil ikonu” etiketini kovalamak nafile. Sadece
kendiniz olmanız yeterli. 27 senedir aynı elbise modelini giyen Amerikalı
heykeltıraş Michele Oka Doner’a bir bakın. Women in Clothes adlı kitapta trendsavar
tarzıyla ilgili şöyle diyor: “Hepimiz aşırılığımızda boğuluyoruz. Biz diyorum.
Toplumumuz. Tüketime özendirmenin değerli bir sunak olmadığı da ortaya çıktı.
Bu yüzden eksiltin.” Tarzının kilit kelimesi, “eksiltmek.” 1987 yılında Roma’da
bulduğu, kaftanla Rönesans cüppesinin karışımı olarak tanımladığı bir elbiseyle
gerçek anlamda özgün bir tarz yaratmış olan bu kadın, bugün aynı elbise
modelinden 40 taneye sahip. Çok özel durumlar dışında bunlardan başka bir şey
giymiyor.
Kimlik arayışı
Antik Yunan dönemi filozofu Epiktetos’un
“Öncelikle kim olduğunu bil ve sonra kendini buna göre süsle” demesinin
üzerinden yüzyıllar geçmiş olabilir. O gün olduğu gibi bugün de kendini bilmek
ve kimliğini aramak emek ve sabır istiyor. Bu arayışta sorgulamak, durmak,
düşünmek, ruhumuzun derinlerine inmeye çalışmak ve yüzleşmek var. Kolay değil
ama denemeye değer. Neden mi? Çünkü giydiğimiz kıyafetler kimliğimizin aynası. Giysileri
üzerimize yapıştırarak karton stiller oluşturmak çok kolay. Ama kimliğimizi
bulup tam olarak bizi biz yapan giysileri seçerek özgün tarzımızı inşa
edebiliriz. İşte o vakit trendler de vız gelir tırıs gider.
*Vogue Türkiye Ocak sayısında yayınlanmıştır.
No comments:
Post a Comment