10/03/2022

Feminizm şirketleşirse

Bugünlerde giysilerden kozmetik ürünlerine pek çok tüketim ürünü kadınları güçlendirme iddiası taşıyor. Girlboss dizisiyle yeniden gündeme gelen, online alışveriş sitesi Nasty Gal’in kurucusu Sophia Amoruso kadın güçlenmesini en iyi pazarlayanlardan. Seda Yılmaz, milyon dolarlar kazanıp patron olan Amoruso’nun feminizmin rol modeli olamayacağını savunuyor. 

Sophia Amoruso, henüz 30 yaşındayken 350 milyon dolar değerinde bir şirketin sahibiydi ve Forbes dergisinin Amerika’nın Servetini Yaratan 50 Kadını listesindeydi. New York Times gazetesine göre teknolojinin Sindirella’sıydı. 22’sinde üniversiteyi bırakıp, Starting an eBay Business for Dummies (Meraklısına eBay Şirketi Kurma) kitabını okuyarak eBay’de Nasty Gal Vintage adlı bir mağaza kurmakla işe başladığı düşünülürse, Amoruso’nunki kadın girişimciliği alanında tam bir başarı öyküsüydü. En nihayetinde, sıfırdan yarattığı Nasty Gal, 350’den fazla çalışanı olan dev bir markaya dönüşmüştü. Girişimciliği ve başarısını anlattığı #Girlboss kitabı uzun süre çok satanlar listesinde kalırken Amoruso, popüler kültürün feminizm sembolü olmuştu bile. Girlboss dizisi yayınlanmaya başladıktan sonra verdiği bir röportajda, Girlboss kavramını feminizmle aynı kefeye koymadığını söylemişti. “Girlboss, kendimiz için başarının ne anlama geldiğini seçmekle ilgili.” Instagram’da Girlboss’a kısaca bir göz atmak bile onun kendisiyle çeliştiğini gösteriyor aslında. Pırıltılı, pembe ve yumuş yumuş “güçlendirici” sloganların ağırlıkta olduğu hesapta, feminizm ciddi bir malzeme olarak kullanılıyor. Mesela, Amoruso’nun iki ucunda evrak çantası bulunan bir halter çubuğunu sırtladığı fotoğrafını ele alalım. Modern feminizme dair kafa karıştırıcı bir mesaj içeren bu imaj, güçlenmenin ancak erkeklerin taşıdığı evrak çantasının içini para doldurmakla gerçekleşeceğini ima ediyor. Yani para, eşittir güçlü kadın. Bir kadının ekonomik bağımsızlığa sahip olmasının özgürleşmesindeki önemini asla yadsımıyorum. Ancak bunun tek başına yeterli olmadığını düşünüyorum. Toplumu dört koldan saran cinsiyetçiliği ve iktidarın tahakküm kurma mekanizmalarını görmezden gelerek sadece kariyerin kadınları güçlendireceğini iddia etmek gerçek dışı. Üstelik sırf meslekler ve maaşlar söz konusu olduğunda bile kadın-erkek eşitsizliği dimdik karşımıza dikiliyor. Aktivist akademisyen bell hooks, Feminizm Herkes İçindir kitabında bu konuya şöyle değiniyor: “İmtiyazlı kadınlar, kendi sınıflarındaki erkeklerle birlikte daha fazla ekonomik güce kavuşunca, sınıfla ilgili feminist tartışmalar etkisini kaybetmeye başladı. Bunun yerine kadınlar, zengin kadınların ekonomik kazanımlarını tüm kadınlar için olumlu bir işaret olarak görmeye teşvik edildiler.” Bu doğrultuda, Amoruso’nun yaptığı gibi feminizmi metalaştırmak da mübah hale geldi. Hooks, sınıfsal güce sahip kadınların, feminist platformu oportünistçe kullanırken, bir yandan da feminist politikaları yok ettiklerini ve sonunda kendilerini yeniden tabi kılacak bir ataerkil sistemin sürmesine yol açtıklarını söylüyor. “Sadece feminizme değil, kendilerine de ihanet ediyorlar.” 

Amoruso’nun simgesi olduğu sözde feminizm, kolektif bir güçlenmeden çok, kişisel bir güçlenmeye işaret ediyor. Zaten 2014’teki bir röportajında, kendisine çok ağır geldiği için feminist kelimesini kullanmaktan pek de hoşlanmadığını ifade etmişti. “Güzel bir kelime ama ortaya çıkıp bir Girl Boss (kadın patron) olmanın yapılabilecek en feminist şey olduğunu düşünüyorum.” 2015’de, Nasty Gal çalışanı dört hamile kadını işten çıkardığında, kadın patron feminizminin lafta kaldığı ortaya çıktı. Çalışanlar şirkete dava açınca olay basına yansıdı ve oldukça eleştirildi. Fotoşopsuz ünlüler, seks ve kadın modası sloganıyla yayın yapan feminist internet sitesi Jezebel, yetersiz yönetim kadrosuna sahip olduğu ve işten çıkarmalarla vahşi kurumsal hayat kültürüne hizmet ettiği gerekçesiyle Nasty Gal’i eleştiren haberler yayınladı. Para dolu evrak çantaları, kadınları güçlendirme amacı taşımıyormuş demek!




Girlboss usulü feminizm

Amoruso, 2016’da Nasty Gal’in iflasını açıkladığında Girlboss kavramı ve temsil ettiklerinin de iflas edeceğini düşünmek naiflik olurdu tabii. Bugün Instagram’da Girlboss etiketinin altında 6 milyona yakın fotoğraf bulunuyor. Amoruso’nun hayatı, yarı gerçek yarı kurgu olarak Netflix yapımı Girlboss dizisiyle ekranlara geliyor. Dizide canlandırılan narsist ve benmerkezci Amoruso karakteri pek sevilesi değil. Hoş, öyle olması da gerekmiyor. Asıl tartışmalı olan, büyük bir şirket kurmanın feminist bir eylem olarak gösteriliyor olması. 

 

Amoruso’nun artık yeni bir şirketi var. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde Girlboss adını taşıyan bu medya şirketi, kadınlar için başarının tanımını değiştirmeye odaklanıyor. Mart ayında, ilk Girlboss mitingi Los Angeles’ta düzenlenmeden önce Amoruso, Instagram hesabından şöyle bir duyuru yaptı: “Tutkulu oldukları konular hakkında konuşmak üzere meraklı yaratıcılar, kanaat önderleri ve “tastemaker”ları bir araya getiriyoruz. Pazarlamadan marka yaratmaya, maaştan istifa etmeye, hatta sağlık ve cinselliğe kadar pek çok işe yarar bilgiyle dolu bir gün olacak.” Miting, fiyatları 350 ila 600 Dolar arasında değişen biletleri satın alan 500 kadının katılımıyla gerçekleşti. Amoruso, sahneye çıktığında, Girlboss’un ne olduğunu değil de, ne olmadığını anlatmaya başladı. “Aynı adlı bir kitap yazmış olsam da Girlboss bir kitap değil. Televizyonda bu isimle yayınlanan çok komik bir şov olsa da bir Netflix dizisi değil. Girlboss bir his, bir felsefe. Tarihte ilk kez, kadınların kendi tercihlerine göre başarıya yeni bir bakış açısı getirmelerinin yolu.” Konuşmacılar tecrübelerini paylaşırken duvarlardaki aforizmalar da Girlboss usulü feminizmi yansıtıyordu: “Korkusuz ol! Hayatına sahip çık!” Nasty Gal iflas etmiş olsa da Amoruso, kadın patron olma sırlarını paylaşmaya devam edeceğe benziyor. Bu uğurda hafifsıklet bir feminizm algısı yaratmak da işinin bir parçası.


*Vogue Türkiye’nin Haziran 2017 sayısında yayımlandı.