Kenzo'nun 2012 sonbahar-kış aksesuar kampanya çekiminden yola çıkın. İlk sağdan dümdüz devam edin. Berlin'de bulunan Le Corbusier'in Unité d'Habitation binasının önünde durun. Gülümseyin!
29/11/2012
May I?
Meadham Kirchhoff'un tasarımları, kitsch'lik sınırlarının üzerine ayak basmakla kalmıyor, bu sınırlarda çılgınlar gibi dans ediyor. Bakınız: İkilinin, amazon.co.uk için hazırladığı dört parçalık sweatshirt koleksiyonu. Aklıma gelen, ortaokul yıllarımda anneme en çok sorduğum soru:
"Anne, caddede yarım saat daha turlayabilir miyim?"
26/11/2012
Yeni sezonu kullanma kılavuzu
“Değişin” diye haykırıyor moda. Yeni siluetler, renkler, desenler ve temalar stillerinize adapte olma konusunda hevesli. Size düşense, vadedilen değişimin gönüllü neferleri olmak.
Renkler
Sonbahar sarıları
Sarı, geniş bir renk skalasını yelpaze gibi
önümüzde açtı. Safran ve köri gibi baharat tonları da, balkabağının tatlı rengi
de koleksiyonlarda karşımıza çıktı. Doğayı gözlemleyerek sonbaharla birlikte
renk değiştiren yapraklardan ilham alın.
Kışlık pasteller
Geçtiğimiz sezonun sevimli pastel tonlarını
unutun. Atlıkarıncaya binen şekerleme renkleriyle karşı karşıya değiliz bu
sezon. Şükürler olsun! 2012 sonbahar-kış sezonunun pastel renkleri olgunlaştı.
Chloé, Roland Mouret ve Jil Sander defilelerinde kışlık pastellerin en güzel
tonları yer aldı.
Metalik
Parıldamak için dore ve lame yeterli değil.
Sezonun hit renkleri mürdüm ve çam yeşili de parıltıdan nasipleniyor. Uzay
Çağı’na ışınlanmadan önce bu metalik renk paletinde duraklamak isteyebilirsiniz.
Mürdüm
Yazın yediğiniz mürdüm eriklerinin renklerini
sonbaharda gardıroplarınıza adapte edin. Alexander Wang ve Peter Som’un
kreasyonlarında parlak haliyle aklımızı başımızdan alan bu renk, aksesuarlarda
da kendini gösterdi. Bakınız: Céline’in büyük ebatlı portföy çantası ve Derek
Lam’ın bilekten bantlı bootie’si.
Bembeyaz
Moda, kuralları altüst etmeye bayılıyor. Kim
demiş kış günü bembeyaz giyinilmez diye? Proenza Schouler’de modern yorumuyla
arz-ı endam eden pantolon-ceket takım, bembeyaz haliyle daha da albenili.
Giambattista Valli ve Alberta Ferretti defilelerinde beyazlara bürüneceğimize
dair mesajı aldık.
Dönemler
60’lar
Bu sezon, 1960’ların öncü tasarımcıları Mary
Quant, Paco Rabanne ve Pierre Cardin’in ayak seslerini duyuyoruz. Françoise
Hardy ve Jane Birkin gibi ikonların stillerini gözünüzün önüne getirin ve
onlardan yola çıkarak dönemin kodlarını stilinize uyarlayın. İhtiyacınız olan
parçalar, A-kesimli elbiseler, bileğin üstünde biten pantolon ve kutu ceket
ikilileri, grafik desenli mini etekler.
Edwardian
Tasarımcılar, Mad Men dizisinin ardından
Downtown Abbey’nin popüler kültür evreninde yarattığı müthiş etkiye kayıtsız
kalmadıklarını ispatladılar. İngiltere’de I. Dünya Savaşı’ndan önceki zamana
tekabül eden Edwardian dönemini bu sezon en iyi simgeleyen markalardan biri
Burberry oldu. Markanın koleksiyonundaki büyük cepli tüvit mantolar, topuklu
Oxford ayakkabılar ve kasketler, Edwardian döneme ve İngiliz kırsalına övgü
niteliğindeydi.
Temalar
Militer
Savulun, moda ordusu geliyor! Hakinin, “uygun
adım, marş” diyerek pek çok koleksiyona giriş yapması militer trendinin başlıca
kanıtı.
Dekoratif
Parıltılı taşlar, mozaik biyeler, göz
kamaştıran düğmeler... Bu detaylar, süslü püslü cici kız kıyafetleri
yaratmaktan çok uzaklar. Tasarımların yüzeylerinde oluşturdukları büyüleyici
etkiyle birer arzu nesnesiler.
Uzakdoğu
Pek çok tasarımcının ilham panosunda Uzakdoğu
motifleri ve bu kültüre ait detaylar vardı. Japon, Çin ve Kore ikonografilerini
tasarımlarına taşıyan Dries Van Noten, harikalar yarattı. Acne’de, obi
kemerlerinin modern yorumları podyumdaydı.
Folklorik
Sezonun folklorik temasının kökleri, Doğu
Avrupa’nın zengin kültürüne dayanıyor. Çiçek desenleri, şal baskılarıyla
kucaklaşıyor. Sonbaharın parlak renkleri, tasarımcıların kanvası olan
kreasyonlarda hayat buluyor.
Neo Gotik
Moda, karalar bağladı. Endişeye mahal yok. Yas
tutmuyor. Sadece, 2013 sonbahar-kış sezonunda siyah kıyafetlerle karanlık bir
atmosfer yaratmayı tercih ediyor. Neo Gotik teması için derilerden yardım
almayı da unutmuyor.
Barok
Minimalizmin sonsuza dek hüküm süreceğini
düşünmemiştiniz değil mi? Fabergé yumurtalarını andıran kreasyonlar, Dolce
& Gabbana ve Balmain defilelerinde podyumdaydı. Fazla mı iddialı?
Maskülen
Erkeksi parçalara feminen yaklaşım... Sezonun
maskülen modasının simgesi olan takım elbiseler, hacimli kabanlar ve kruvaze
ceketler, feminen izler taşıyor.
Siluetler
Volümlü
Düşük omuzlar ve hacimli formlar sezonun dış
giyim parçalarının olmazsa olmazı. Koza kabanların içinde kendinizi kabuğuna çekilmiş
bir kaplumbağa kadar güvende hissedebilirsiniz. Şıklık da cabası!
Vurgulu beller
Christian Dior’un ‘New Look’ silüetinden
hareketle beller vurgulanıyor. Burberry defilesinin açılışının, belleri
abartılı ceketler, mantolar ve eteklerle yapılışı mesajı en iyi şekilde iletti:
Bellere vurgu. Stella McCartney, 2012 sonbahar-kış koleksiyonunda yer alan,
sımsıkı belli ve geniş kalçalı triko elbiseleri için, “Kadın formunu
değiştirmek ve kıvrımlarının altını çizmekle alakalı” dedi.
Bombeli omuzlar
Tasarımcılar, proporsiyonlarla oynayarak
farklı silüetler yaratmayı seviyorlar. Bombeli omuzlar, proporsiyon
oyunlarındaki son numara. Thierry Mugler’in beyaz paltosu, bu görüntünün en
muhteşem temsilcisi.
Kare
Hacimli kutu şeklinde kabanlar, vücuda yeni
bir form kazandırıyor. Balmain’de gördüğümüz kare deri ceket, klasik biker’lara
iyi bir alternatif oluşturuyor.
Kumaşlar
Kadife
Lüks dokular, sezonun maksimalist yönünü
görünür kılıyor. Gucci’nin derin V dekolteli kadife elbisesini istiyoruz!
Tüvit
İngiliz mirasının dışavurumu olan tüvitler,
Erdem, Daks ve Burberry gibi İngiliz markalarının yanı sıra Oscar de la Renta
koleksiyonunda da bizlerleydi.
Brokar
Sezonun, “Az, çoktur” felsefesini takip
etmediğini gösteren dokuların başında brokar geliyor. Dekoratif tamasıyla
tamamlanan bu dokuyu gardıroplarınızda ağırlamaya hazırlanın.
Desenler
Koltuk kumaşı
Günümüzün modern ve minimal evlerindeki kumaş
desenlerinden söz etmiyoruz. Büyükannelerin evlerindeki kitsch koltuk kumaşı
desenlerini hatırlayın. Miu Miu, koltuk kumaşı desenli takım elbiseleriyle bu
baskının en ateşli savunucusu. Christopher Kane, 70’lerin devore duvar
kağıtlarından ilham aldı.
Karanlık çiçekler
İlkbaharın cıvıl cıvıl floral baskıları,
yerlerini ağırbaşlı olanlara bırakıyor. Burberry’nin sararmış sonbahar
çiçekleri ve yaprakları, Christopher Kane’in mor tül üzerinde açan siyah kadife
çiçekleri ve Stefano Pilati’nin, siyah Yves Saint Laurent kalem eteğe
kondurduğu zambak...
Kilit parçalar
Pantolon-ceket takım
Sezonun pantolon-ceket takımları öyle bir
hızla geldiler ki elbiseler arkalarına bakmadan ortadan kaybolmak durumunda
kaldı. Evet bildiniz. Takım elbisenin fendi, elbiseyi yendi. Formal ve sıkıcı
bankacı kıyafetleri gelmesin aklınıza. Sezonun takım elbiseleri, maskülenizmin
en güzel örnekleri.
Deri elbise
Ejderha Dövmeli Kız filminde rol alan Rooney
Mara, Calvin Klein’ın tasarımcısı Francisco Costa’nın ilahm perisi olunca siyah
deri elbiselerin başrol oynadığı bir koleksiyonla karşılaştık. Farklı
tasarımcılar, deri elbiseyi ele alma konusunda Costa’yı yalnız bırakmadı.
Céline’in fermuar detaylı parçasıysa tek kelimeyle muazzam.
Pelerin
Pelerin, geçtiğimiz kış sezonundan bu sezona
transfer oluyor. Pelerininizi, Sherlock Holmes’un gizemini taşıyarak giymeyi
unutmayın.
Kalem etek
Sezonun kalem etek modelleri, “Yine mi kalem
etek?” dedirtmiyor. Erdem’de dantelli, Burberry’de verev farbalalı, Mulberry’de
payet işlemeli olarak karşımıza çıkıyor ve “Yaşasın kalem etek” diye bir nida
atmamızı sağlıyor.
*ELLE Eylül sayısında yayınlanmıştır.
*ELLE Eylül sayısında yayınlanmıştır.
22/11/2012
08/11/2012
How do you fall in love?
You don’t fall in love like you fall in a hole. You fall like falling through space. It’s like you jump off your own private planet to visit someone else’s planet. And when you get there it all looks different: the flowers, the animals, the colours people wear. It is a big surprise falling in love because you thought you had everything just right on your own planet, and that was true, in a way, but then somebody signalled to you across space and the only way you could visit was to take a giant jump. Away you go, falling into someone else’s orbit and after a while you might decide to pull your two planets together and call it home. And you can bring your dog. Or your cat. Your goldfish, hamster, collection of stones, all your odd socks. (The ones you lost, including the holes, are on the new planet you found.)
And you can bring your friends to visit. And read your favourite stories to each other. And the falling was really the big jump that you had to make to be with someone you don’t want to be without. That’s it.
PS You have to be brave.
Jeanette Winterson Big Questions from Little People & Simple Answers from Great Minds
07/11/2012
05/11/2012
Güle güle Anna Piaggi
Moda dünyasının
nesli hızla tükenen eksantriklerinden biriyle daha vedalaştık. Anna Piaggi’siz
moda, renkten ve spontanlıktan mahrum kalacak.
Anna Piaggi’yi
ilk keşfettiğimde gözlerime inanamadığı anımsıyorum. Bir de kendi kendime,
“Yaşlandığımda böyle görünmek istiyorum” dediğimi. Gözlerimin gördüklerine
inanmakta zorlanmasının sebebi, her bir fotoğrafında rengarenk bir kolajı
andıran bir kadınla karşılaşmış olmamdı. Modaya ve kişisel stilime bakış açımı
değiştiren Piaggi’yi keşfettikten kısa bir süre sonra 2006’da, Londra’daki
Victoria and Albert Museum’da gerçekleştirilen “Anna Piaggi: Fashion-ology”
sergisini ziyaret ederek bu zat-ı muhteremi daha yakından tanıma şerefine nail
oldum. Sergide, Piaggi’nin gardırobundan 265 çift ayakkabı, 29 yelpaze, 932
şapka, 2865 elbise, 24 önlük ve 31 otriş beni bekliyordu. Gazetecilik kariyeri
boyunca kaleme aldığı yaratıcı yazılardan örnekler, Missoni için yazdığı
muazzam basın bültenleri, yakın arkadaşı Karl Lagerfeld’in çizdiği eskizleri de
cabası...
Başlı başına bir
moda olgusu olan bu muhteşem kadın, geçtiğimiz ay aramızdan ayrıldı. Artık ruhu
cennete renk katıyor.
Bir moda üstadı
Ayakkabı
tasarımcısı Manolo Blahnik bir keresinde Anna Piaggi için “Dünyada giysiler
konusundaki tek otorite” demişti. 50’li yıllarda Milano’da bir yayınevinde
çevirmen olarak çalışan Piaggi’nin moda dünyasının kapısını açışı, ileride
kocası olacak fotoğrafçı Alfa Castaldi’yle tanışmasıyla gerçekleşti. Aylık moda
dergisi Arianna’da moda editörlüğü görevini üstlenmesiyle birlikte ömrünün
sonuna kadar tükenmeyecek bir moda aşkı içinde yeşerdi. 1988’den itibaren
İtalyan Vogue’da yarattığı iki sayfalık “Doppie Pagine” bölümüyle moda alanında
bir efsaneye dönüştü. Kıyafetleri sadece moda bağlamında ele almıyordu Piaggi.
Mimaridan gastronomiye, sanattan tarihe kadar birçok alana atıfta bulunarak
yazıyordu.
Onun alameti,
inanılmaz bir yaratıcılıkla ortaya koyduğu yazılar kadar sahip olduğu doğaçlama
giyim tarzıydı. Stilini incelemek de en az yarattığı dergi sayfalarına bakmak
kadar heyecan vericiydi.
Abartılı ve
grotesk
Anna Piaggi’yi
pek çok fotoğrafında elinde kısa bir bastonla görürüz. Bu bastonun onun sihirli
değneği olduğunu düşünmüşümdür hep. En sıradan kıyafeti bile bir kostüme
dönüştürmeye yarayan değnek... Giyinmeyi bir zevk olarak tanımlayan Piaggi’ye
göre, mizah ve ironi yarattığı hikayenin bir parçasıydı daima. Biricik ve alt
okumalarla dolu stilini oluştururken, günümüzde modayla haşır neşir olan
insanlardan farklı olarak kendini çok ciddiye almıyordu. 1978’de verdiği bir
ropörtajda, “Benim için moda bir esrime hali. Moda felsefem nükteyle ilgili.
Hiçbir kıyafeti öylesine üzerime geçirmiyorum. Her biri üzerinde ufak bir
çalışma yapıyorum” demişti. Gelişigüzel giyilen lüks marka kıyafetlerden müteşekkil
bir stil değildi Piaggi’ninki. Vintage elbiselerle plastik kemerleri, haute
couture parçalarla vazgeçemediği 20’li yıllara ait ayakkabıları bir araya
getirdiği eklektik bir stildi. Şu anda, “Kıyafetler gelir gider. Ben bir
koleksiyoner veya tarihçi değilim. Sadece anı yaşıyorum” diyen moda
vizyonerinin aydınlattığı yoldan moda sahnesini izliyorum.
Dazed&Confused ve AnOther Magazine’in kurucusu Jefferson Hack, 2006’da Victoria and
Albert Museum’da gerçekleştirilen “Anna Piaggi: Fashion-ology” sergisinin
kitapçığında 13 maddede Piaggi’yi şöyle anlattı:
1. A.P. İtalyan Vogue için yaptığı işin
“tamamen dekoratif” olduğunu iddia eder.
2. A.P. 1980’lerde satın aldığı Olivetti
Valentina daktiloya sahiptir ve bunun 9 rakamı kayıptır. Bu daktilonun bir
kopyası New York’taki The Metropolitan Museum of Art’ta bulunur.
3. A.P. modada pek çok şeyin tekrar ettiğini
görür. Fakat daktilodan çıkan karbon kopyanın, orijinalinden daha farklı bir
görünümü ve hissi olduğunu bilir.
4. A.P. kariyeri boyunca 7000 sayfa editöryel
yazı yazmıştır.
5. A.P. Milano Moda Haftası’ndaki defilelere
taksiyle gelir. Eskiden bir şoförü vardı. Fakat hafızasını kaybedince yolunu da
kaybetti. A.P. hafıza kaybından muzdarip değil ama kışkırtılırsa öyleymiş gibi
görünebilir.
6. A.P. ciddi olanla komik olanı birbirinden
ayırd edemez. Bunun için de ciddi şekilde komiktir.
7. A.P.’nin 1995 yılında vefat eden Alfa
Castaldi’yle evliliği 30 yıldan fazla sürdü. Başarılı ilişkilerde, “birbirinin
gürültüsünden zevk almak gerektiğine” inanır.
8. A.P. Karl Lagerfeld’in deyimiyle “bir
sessiz sinema yıldızıdır.” Anna, 1970’lerin başında Paris’te yaşarken Lagerfeld
onun 250’den fazla eskizini çizdi. İlk eskiz, La Route Mandarine adlı bir Çin
restoranında peçetenin üzerine çizildi.
9. A.P. bir etkinliğe veya açılışa katılmadan
önce gideceği yerin lokasyonu üzerine bir araştırma yapar. Bunu, bir “görsel
hazırlık” olarak adlandırır. Kıyafetleri için mühim bir hazırlık...
10. A.P.’nin modaya kronolojik olarak
yaklaşmaması bir anarşizm eylemi olmaktan ziyade bir hünerdir.
11. A.P. kültürü analiz ederken geriye bakmaz,
daima ileriye dönük olarak anın yeniliğiyle ilgilenir.
12. A.P. eleştiri yazılarını, trendleri ve
modayla ilgili düşüncelerini yeni formlara sokup sentezleyerek birkaç kelimeyle
sıkıştırılmış hale getirir. O, ipuçları bulunmayan bir bulmaca gibidir.
13. A.P. şu anda yüzeysel gelişmeyle
ilgileniyor. Ancak bildiğimiz üzere şu an geçip gitti bile.
Anna Piaggi’nin
favori rakamı 13.
*Yazı, ELLE Eylül sayısından. Fotoğraflarsa Piaggi'nin ölümünden kısa süre önce Tim Walker tarafından çekildi.
02/11/2012
F for Flower and Fashion
"Why do you think the relationship between flowers and fashion has remained so alluring?" asks Dazed Digital.
"They grow, they bloom, they fade. You can't hold on to them for ever. Fashion is like that too in a way - it comes and it goes. "They are symbolic for richness, romance. They capture people because of their smell, their appearance. They enhance emotion, create emotion even. Just like fashion does." answers Mark Colle.
Subscribe to:
Posts (Atom)