10/01/2013

Zanaate methiye



Benim kıymetli dedem bir zanaatkar. 1957'den beri, hünerli elleriyle rengarenk, desen desen, çeşit çeşit çarıklar dikiyor. Heyecanlandığında titreyen ellerine baktığımda, emeği, başarıyı ve çabayı görürüm. Dedem hiç yılmaz. Asla şikayet etmez. Az konuşur, öz konuşur. Ondan duyduğum cümleleri günlüğüme yazmaya başlamam bundandır. 
1956 yılında, bir gemide saklanarak Yugoslavya'dan İstanbul'a geldiğinde, yanında ona eşlik eden bir akrabası yoktu dedemin. Elinde kocaman bir valizi de yoktu. Cebi para dolu değildi. Ama gencecik bir delikanlıyken bu topraklara ayak bastığında nasıl bir inatla hayata kafa tuttuğunu hayal edebiliyorum.
Memleketinde saraç olarak çalışmıştı. Koşum ve eyer işleyen elleri, o zamandan zanaate alışmıştı. Çarık yapmaya başlamasını, "1957'de, Kosovalı birilerinin yanında çalıştım. Onlardan gördüklerimin daha iyilerini yapmaya gayret ettim ve yaptım" diyerek anlatıyor. 
Dedem, 82 yaşında ve haftanın beş günü önlüğünü beline sarıp 300 yıllık dikiş makinesinin başına oturuyor. Küçük çarıkları iki buçuk, büyükleriyse üç buçuk saatte dikiyor. Elleri zanaat kokuyor dedemin. İçime çektikçe bu kokuyu, çocukluğuma gidiyorum. Dedemlerin evindeki koltukta başköşeye oturmuş, şekerli yoğurt yerken buluyorum kendimi.


5 comments:

  1. hepsi birbirinden güzel.. Uzun bir ömrü olsun ve o şahane çarıklardan kimseleri mahrum bırakmasın..

    ReplyDelete
  2. gözyaşlarımı tutamadım...

    ReplyDelete
  3. Blog'unu uzun süredir takip ediyorum, ama ilk kez yorumda bulunmak istedim. Zanaatkarlara saygım sonsuz, senin dedenin eserleri de muhteşem. Ayrıca kendisi müthiş yakışıklı ve stil sahibi, bayıldım.

    ReplyDelete
  4. Seda! Dedeni o yanaklarindan ve ellerinden benim icin op lutfen! Okurken benim de gozler sulandi hemen... Eline&emegine&sabrina saglik dedenin...

    ReplyDelete