07/01/2015

Giysiler zırh mıdır?

İş hayatında başarıyı yakalayan kadınlar için modanın sadece giyinmekten ibaret olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Londra’da açılan bir sergi; moda, kadınlar ve güç ilişkisini sorguluyor.


Giysiler konuşurlar. Dile gelip, giyinip kuşanana dair her şeyi ifşa etmezler ama kişinin kimliğini görsel yolla deşifre ederler. Seçilen her kıyafetin karşınızdakine mesajlar taşıması da bundan. Floral desenli fırfırlı bir gömleğin anlattıklarıyla, jilet gibi bir takım elbisenin dillendirdikleri aynı değil. Giysilerin iletişim gücü iş hayatında daha da artıyor. 80’li yılların kocaman vatkalı ceketlerinin, erkek hakimiyetindeki iş dünyasında varolmaya çalışan kadınların silahı olduğunu unutabilir miyiz? Neyse ki kadınlar ve moda o günlerden bu yana epey yol aldı. En azından artık vatkalarını zırh gibi kuşanmıyorlar!


Güçlü kadınların geçit töreni
Londra’da bulunan Design Museum’daki “Women Fashion Power” sergisi, moda, politika, finans ve sanat gibi farklı alanlarda söz sahibi üst düzey yöneticilerin modayla ilişkilerine bakarken modanın son 150 yıllık sürecini ele alıyor. Üç bölümden oluşan sergi, gelmiş geçmiş en etkili giyinen 16 kadının fotoğraflarıyla başlıyor. Eşinin ölümünden sonra otorite sağlamak için erkek giyiminden kodlar kullanan Mısır firavunu Hatşepsut ve Hillary Clinton burada. 150 yıllık moda tarihçesi bölümündeyse, korseden kurtuluştan pantolon giyiminin yaygınlaşmasına kadın modasındaki devrimler anlatılıyor. Son bölümdeyse günümüzün güçlü kadınlarının kıyafetleri, onların modaya dair görüşleriyle birlikte sergileniyor.
Bu güçlü kadınlar arasında Net-a-Porter’nin kurucusu Natalie Massenet, moda tasarımcısı Vivienne Westwood ve top model Naomi Campbell var. Bu isimler modayla özdeşleşmiş oldukları için onlara rastlamak şaşırtıcı değil tabi. Ancak Paris’in ilk kadın belediye başkanı Anne Hidalgo, Kazak finans grubu BATT’ın Başkanı Alfiya Kuanysheva ve İngiliz haber spikeri Kirsty Wark kuşkusuz serginin sürpriz katılımcılarından. Kariyerleriyle öne çıkan kadınların moda gibi “hafif” bir konuyla ilgili fikir beyan etmelerini bekler miydiniz? Mesela, Morgan Stanley’nin Asya Pasifik Başkanı Wei Sun Christianson’a kulak verelim: “Erkeklerin dünyasında çalışmama rağmen uyum göstermek için feminenliğimi bastırmamaya karar verdim.” Bir yanda feminenlik kutlanırken, diğer yanda rahatlığa paye veriliyor. İngiliz hayır kurumu Kids Company’nin kurucusu ve yöneticisi Camila Batmanghelidjh, yönetim kurulu toplantılarına ayağında Crocs’larıyla katılıyor ve “Eğer etkilemek için giyinirseniz çok etkileyici olmazsınız” fikrini savunuyor. Londra’nın ünlü butiği Browns’un sahibi Joan Burstein da serginin öznelerinden. “Giydiklerim sayesinde kendimi daha önemli hissettim mi? Asla. Giysilerimle kendimden emin olmalıyım” sözleriyle modayla güç ilişkisine kendi yorumunu katıyor.



“Women Fashion Power” sergisini 26 Nisan 2015 tarihine kadar gezebilir ve modanın dönüştürücü gücü üzerine kafa yorabilirsiniz.

*Vogue Türkiye Aralık sayısında yayınlanmıştır.

01/01/2015

Gösteriş tasarımcısı


Baş döndüren yükseklikteki topukları, renkli ve seksi detaylarıyla Brian Atwood tasarımı ayakkabılar birer estetik harikası. Yükseklik korkunuzu yenmek için geçerli bir sebebiniz var.


Brian Atwood sıkı bir Instagram ve Twitter kullanıcısı. Kişisel olarak ilgilenmediğinde takipçilerinin bunu hissettiklerine inandığı için sosyal medya hesaplarıyla ağırlıklı olarak kendisi alâkadar oluyor. Yazdığı cümlelerin sonuna ünlem koymayı seviyor. Üstelik tek bir ünlemin yeterli vurgu yapmadığını düşünüyor olmalı ki çoğunlukla üç tane birden kullanıyor. Ben de tasarladığı ayakkabıları bir noktalama işaretiyle anlatacak olsam kesinlikle ünlemi seçerdim. Zira topuklular söz konusu olduğunda lügatında “makul” kelimesine yer vermeyen bir tasarımcıyla karşı karşıyayım. “Göz kamaştırıcı, seksi ve çılgınca yüksek topuklu ayakkabıları seviyorum ve daima seveceğim” diyor.
Atwood, tıpkı tasarladığı ayakkabılar gibi bir ortama adım attığında anında fark edilebilecek bir duruşa sahip. Karizmatik, kendinden emin ve dikkat çekici. Sanat ve mimarlık eğitiminin ardından New York’ta bulunan Fashion Institute of Technology’de moda tasarımı okurken modellik yapmaya başlaması şaşırtıcı değil. Beş yıl podyumları arşınladıktan sonra 1996 yılında Gianni Versace’nin tasarım ekibine katılan ilk Amerikalı tasarımcı oldu. Markanın yükseliş devrindeki yıllarda orada çalışmanın ona neler kattığını merak ediyorum. “Versace modaevi hayal bile edemeyeceğim kadar iyi bir okuldu. İnandığım şeylerden asla taviz vermemem gerektiğini Gianni Versace’den öğrendim. Yaptıklarımı herkesin beğenmesini beklememeyi de” sözleriyle anlatıyor. Herkes beğenmiyor olabilir ama Atwood’un tasarımlarını giyen ünlü isimlerin listesi bir hayli kabarık. Anne Hathaway, Jennifer Lawrence, Cameron Diaz, Rachel Zoe, Madonna, Miley Cyrus, Lady Gaga ve Jennifer Lopez bunlardan sadece birkaçı. Henüz tasarladığı ayakkabılarla yürümemiş bir ünlüyü paylaşmasını istediğimde hınzır bir gülümsemeyle “Kate Middleton’ın ayakkabı konusunda biraz tavsiyeye ihtiyacı var” diyor.


Ayakkabıların inşası
Atwood, bebeklerine elbise diken tasarımcılardan olmasa da gençlik yıllarında dikiş dikmeyi öğrendiğini söylüyor. “17-18 yaşımdayken diktiğim kıyafetlerle evde defileler yapardım. Modellerim kimler miydi? Kız kardeşlerim ve arkadaşlarım.” Ailesindeki kadınlar ve özellikle annesi modaya olan tutkusunun şekillenmesinde rol oynamışlar. Annesinin her gün hazırlanıp evden çıkışını izlediği günler hâlâ hatırında.
Gianni Versace sayesinde tanıştığı kıyafet tasarımı alanından ayakkabıya geçişini anlatırken o günleri yeniden yaşıyormuş gibi görünüyor. “Kıyafet tasarlarken her zaman ayakkabı çizimleri yapardım. 90’larda ayakkabılar bugünkü kadar önemli değildi. Versace’nin ayakkabı ve aksesuar bölümünün baş tasarımcısı olduğumda sadece sevdiğim alana odaklanmaya başladım. 2001’de kendi markamı kurarken Donatella Versace’den izin aldım. İstifa edeceğimi düşündü ama ben beş yıl süresince iki işi bir arada yürüttüm. Versace ailesi İtalyan ailem gibi.”
Versace formasyonu, Atwood’un şaşaalı tasarımlarında kendini gösteriyor. Estetikle rahatlık arasında bir seçim yapmasını istediğimde tereddütsüz “Estetik” diyor. “Erkeklerin kafalarını çevirip bakmalarını, kadınların da ‘Ayakkabıların ne kadar güzel’ demelerini istiyorsunuz.” Bunun için biraz acı çekmeyi göze almaz mısınız?

*Vogue Türkiye Aralık sayısında yayınlandı.