Valentino’ya göre o, Paris’in
son kraliçesi. Yves Saint Laurent, fevkalade hayal gücüyle onu asil mavi orkideye,
siyah kuğuya ve fildişi rengi tek boynuzlu ata benzetiyor. Tanıştıralım: Şaşaalı
baloların ihtişamlı davetlisi, haute couture kıyafetlerle dolu bir gardırobun
sahibi, isminin önünde kontes unvanı taşıyan Jacqueline de Ribes.
“Hayatta
yaptığım her şey aykırı oldu. Hiçbir zaman, hiç kimse tarafından onaylanmadı.” Jacqueline
de Ribes, 2010 yılında Vanity Fair dergisine verdiği röportajda kurdu bu
cümleleri. Aristokrasi mensubu olmanın ayrıcalıklarını yaşarken tutkularına
sıkı sıkıya sarılan bir kadın o. 1982’de, 53 yaşındayken, eşi ve çocuklarına moda
tasarımcısı olarak çalışmaya karar verdiğini açıkladı. Bir yıl sonra Paris Moda
Haftası’nda ilk koleksiyonunu sunduğunda defilenin ön sırasında Yves Saint
Laurent, Pierre Bergé, Emanuel Ungaro ve Valentino Garavani’den oluşan “devler
ligi” vardı. Moda, onun için gelip geçici bir heves değildi. Daha önce Oleg
Cassini ve Emilio Pucci’yle birlikte çalışmış, Marie Claire’de ismini
gizleyerek moda yazarlığı yapmıştı. Günümüzde Vanity Fair’in sürdürdüğü
International Best Dressed List’e (Uluslararası En İyi Giyinenler Listesi) 1956’da
aday olduğunda az sayıda haute couture elbisesi vardı; gardırobundaki
kıyafetlerin çoğunu kendisi tasarlamıştı. Kafasına koyduğunu gerçekleştirmesi
her zaman kolay olmadı. Çocukluğunda balerin olmakla ilgili hayaller kurduğunda,
Hemingway romanlarının çevirisini yapan entelektüel annesi Kontes de Beaumont’un
alaylarına maruz kaldı. “Annem, çocukluğumda beni sadece bir kez öptü. Asla
göremediğim, ulaşamadığım ve konuşamadığım bir yıldız gibiydi. Daima
güvensizlik hissine kapıldığım için ruhumu ve kafamı çarpıp durdum.”
Çocukluktaki psikolojik darbeler sosyal statü tanımaz. İnsanın, bu darbeleri
yok saymadan var oluşunu anlamlandırma çabası hayat boyu meşgalesi olabilir. De
Ribes, seçkin statüsüne rağmen daima kafesten kaçmanın bir yolunu aradığını söylediğinde
bu meşgaleyi kastetmiş olabilir mi?
Efsaneleşen balolar
1951’de
Beistegui Balosu, 1969’da Bal Oriental, 1971’de Proust Balosu ve 20. yüzyılın
jet-set dünyasında derin izler bırakan sayısız balo... Jacqueline de Ribes, bu balolara
tüylerini açmış bir tavus kuşu misali katılırdı. Daima hayranlık uyandıran ve dikkatleri
çeken kostümler seçmek onun maharetiydi. Oscar de la Renta, 5 Aralık 1969’da
Windsor Dükü ve Düşesi’nin Paris’te verdikleri akşam yemeği davetini şöyle
anlatmıştı: “Başlangıçlar, ara sıcaklar, ana yemek ve sonunda tatlı servis
edildi. Jacqueline de Ribes halen ortada yoktu. Bu esnada kapılar açıldı ve
gösterişli Türk kılığıyla aristokrat harikası belirdi.” Üç eski haute couture
elbisesinden parçalarla ustalıkla oluşturduğu kılığını, püsküllü şapka ve sivri
burunlu terliklerle tamamlamıştı. De la Renta, “Bu bir şovdu ve o da yıldızdı.
Kimse, bir mekana girişteki görkemin gücünü Jacqueline kadar iyi bilemezdi”
demişti.
1948’in Şubat ayında Vikont Édouard’la evlendiğinde de Ribes 18’indeydi ve sadece iki
elbisesi vardı. Daha önce hiç makyaj yapmamış, kuaföre gitmemiş ve topuklu
ayakkabı giymemişti. “Küçük bir kızken çok mutsuzdum. Evliliğin daha iyi
olacağını düşünmüştüm gelgelelim öyle olmadı, hatta daha kötüydü. Sevildiğimi
ama anlaşılamadığımı hissediyordum.” Evliliklerinin ilk yıllarında Paris’in
ünlü caddesi Champs-Élysées’de
yürürken kocasının elini tuttuğunda “Bayağı olma” diye karşılık görmesi, sosyal
statünün evliliklerinden önce geldiğinin kanıtıydı.
Aristokrasinin
ağır gelenekleri, evlendikten sonra yaşamaya başladıkları Édouard’ın ailesinin
evinde de hissedilir. Akşamları, tüm aile bir arada iki dirhem bir çekirdek
giyinmiş vaziyette yemek yer. Windsor Dükü ve Düşesi’ni akşam yemeğine davet
etmek istediğini bildirdiğinde eşinin babası, “Bu eve daha önce hiç boşanmış
bir çift gelmedi” diyerek karşı çıkar. Kafesten uçmak istese de boşanmak söz
konusu bile değildir.
De
Ribes, 50’lerin başında Waldorf-Astoria’daki April in Paris Balosu’na katılmak
üzere New York’a seyahat eder. Bir gün arkadaşıyla öğle yemeği yerken, o
dönemde Harper’s Bazaar’ın moda editörlüğünü yapan Diana Vreeland yanlarına
gelir. Arkadaşı, de Ribes’i efsanevi editörle tanıştırır. Vreeland anında
“Yarın Richard Avedon’un senin fotoğrafını çekmesini istiyorum” der. Teklifi
kabul eden de Ribes, çekim günü kuaföre gidip saçlarını lüle yaptırır ve takma
kirpikler takar. Stüdyoya vardığında editör, “Aynı dünkü gibi olmalısın”
diyerek de Ribes’in takma kirpiklerini çıkarıp saçlarını örer. Daha sonra bu
günü hatırladığında özgünlüğünde Vreeland’in etkisi olduğunu söyler. “Bana
özgüveni öğretti.” Avedon’un fotoğrafladığı ikonik kare, fotoğrafçının
antolojisi Observations’da (Gözlemler) yayınlandığında Truman Capote’nin
yazdığı bir metin fotoğrafa eşlik eder. Capote, de Ribes’i, Babe Paley, Marella
Agnelli ve Gloria Vanderbilt’le kıyaslayarak onları bir kuğu sürüsüne benzetir.
Stile övgü
New
York Metropolitan Müzesi’nin Anna Wintour Kostüm Merkezi, Jacqueline de
Ribes’in kendine has tarzının onuruna bir sergi düzenliyor. Jacqueline de
Ribes: The Art of Style sergisi, 85 yaşındaki de Ribes’in 1959’dan günümüze
uzanan zaman dilimini kapsayan kişisel arşivinden haute couture ve hazır giyim
kıyafetlerini bir araya getiriyor. Serginin küratörü Harold Koda, de Ribes’in
bin parçalık kıyafet koleksiyonundan 60’a yakınını seçti. Koda, “Arşivi karıştırdığımda
Kontes’in modaya karşı çok güçlü bir kişisel yaklaşım getirdiğini gördüm. Ona
göre moda, yaratıcılığın bir ifadesi. İçinden geldiği gibi giyiniyor olsa da
tutumu tecrübe ve bilgiye dayanıyor. Tanıdığım en zarif ve albenili kadın”
diyor. Seçtiği
giysilerin tasarımcıları arasında Giorgio Armani, Pierre Balmain, Bill Blass,
Marc Bohan for House of Dior, Roberto Cavalli, John Galliano, Madame Grès, Valentino
Garavani, Jean Paul Gaultier, Norma Kamali, Guy Laroche, Ralph Lauren ve Yves
Saint Laurent bulunuyor. Kıyafetlerin yanı sıra fotoğraf ve efemeralarla de
Ribes’in modaya duyduğu ilginin yıllar içerisinde nasıl şekillendiği
anlatılıyor. Nesli tükenmekte olan bir kadın türünün stille dolu yaşamını
tasvir eden sergiyi gezenler tüylerini açmış alımlı bir tavus kuşuyla karşılaşmış
gibi hissedebilirler.
Jacqueline de Ribes: The Art of Style sergisi, Metropolitan Müzesi Anna
Wintour Kostüm Merkezi’nde 19 Kasım-21 Şubat tarihleri arasında görülebilir.
*Vogue Türkiye Ekim sayısında yayınlandı.
No comments:
Post a Comment