24/04/2008

MODA SANATA GÖZ KIRPIYOR


Flörtöz moda için her yeni sezon, taze bir aşk macerasının başlangıcıdır. Moda, farklı alanlarda yeşeren akımlar, duygular ve yeniliklerden ilham alarak bizlere son aşk hikayesine dair detayları bir bir anlatmaya başladığında sezonun trendleri ortaya çıkmaya başlar. Bu kez sanatın ‘kutsal’ topraklarına ayak basan moda, bakın bizlere neler söylüyor.

Moda dünyasının kaleleri Paris, Londra, Milano ve New York’taki defilelerden sonra ilkbahar-yaz sezonunun verdiği mesaj açıktı: “Moda, sanata kur yapıyor.” Bir tabloyu anımsatan tasarımlar, bir sanat akımından ilham alınarak hazırlanan koleksiyonlar ve moda tasarımcısı-sanatçı işbirlikleri moda imzalı bu mesajı hepimize iletti. Dolce&Gabbana, Chloé ve Basso&Brooke defilelerinde arzı endam eden elbiselerin üzerindeki fırça darbeleri, izleyenleri bir sergi açılışındaymış gibi hissettirdi. Viktor & Rolf, Comme des Garçons ve Marc Jacobs koleksiyonlarının sürrealizm ilhamlı eserleri, Elsa Schiaparelli’ye saygılarını sundu.
Sanat, modaya ilham perisi olmakla kalmadı; sanatçılar da bizzat moda tasarımcılarıyla birlikte çalıştı. Louis Vuitton koleksiyonu için çağdaş sanatçı Richard Prince’le ortaklaşa çalışan Marc Jacobs ve New York merkezli tasarım ekibi 2x4’le Prada ve Miu Miu koleksiyonları için işbirliği yapan Miuccia Prada sayesinde farklı disiplinlerin dehaları buluşmuş oldu.
Tüm bu gelişmeler, 1977 yılında sanatın geleceği konusundaki fikri sorulduğunda “Moda sanat diye bir kavramın ortaya çıkacağını düşünüyorum” diyen pop art akımının yaratıcısı Andy Warhol’un sezgilerinin ne kadar kuvvetli olduğunu kanıtlar nitelikte. Yüksek kültür mensubu sanatın popüler kültür öğelerini içinde barındıran modanın emrine amade olması kimilerinin hoşuna gitmese de, moda sanatı seviyor!

Elsa Schiaparelli’ye saygılar
Modayla sanatın flörtüne ilk tanık oluşumuz değil bu. İtalyan moda tasarımcısı Elsa Schiaparelli ve ezeli rakibi efsanevi Coco Chanel, bu iki disiplinin yaratıcı güçleri bir araya geldiğinde nelere kadir olabildiklerini bize ilk gösterenlerdi.
Schiaparelli, 1930’larda dönemin rasyonal ve ‘gerçek’ dünyasına karşı olan sanat akımı sürrealizmle harmanladığı tasarımları ve Jean Cocteau, Christian Bérard ve Salvador Dali gibi sanatçılarla yaptığı çalışmalarla modayla sanatın izdivacını gerçekleştirmişti. Coco Chanel ise 1922-37 yılları arasında Jean Cocteau’nun yazdığı birçok oyunun kostümlerini tasarlamıştı.
Sanat çevreleri genelde modayı can sıkıcı ve ehemmiyetsiz bulurken bir sanat akımı nasıl olmuştu da modaya kucak açmıştı? Sürrealizm, bilinaçaltında gizlenenlere olan ilgisini, vücudu saran kıyafetlerin altında nelerin gizlendiğini keşfetmeye adamıştı belki de. Modayla sanatın mutlu birlikteliğinde moda tasarımcısı olmasa hokkabaz, doktor, aşçı, yazar, zenginlerle düşüp kalkan bir fahişe veya bir rahibe olabileceğini söyleyen Elsa Schiaparelli’nin etkisi yadsınamaz. Tasarımlarıyla daima şaşırtmış olan Schiaparelli için kıyafetler birer sanat objesiydi. ‘Desk Suit’ adını verdiği çekmece şeklinde ceplere sahip döpiyes, Dali’nin ‘Lobster Phone’ adlı objesinden ilham alarak hazırladığı ıstakoz baskılı elbise, Jean Cocteau’nun çizimlerinden birine hayat veren ceket, Meret Oppenheim’ın önerisiyle tasarladığı kürk bilezik ve René Magritte’in ‘Ceci N’est Pas Une Pipe’ adlı resminden esinlenerek yarattığı traş sonrası losyonu şişesi Schiaparelli’nin ‘sanat’ objelerinden sadece birkaçı oldu. Onun sıradışı tasarımları, Jean Cocteau’nun “Sanat, çoğunlukla zaman içinde güzelleşen şeyler üretir. Buna karşın moda, daima zamanla çirkinleşen güzel şeyler üretir” sözünü çürütmeye yetti.

Yaşasın sanat
Moda ve sanat, Elsa Schiaparelli’den bu yana gizli gizli buluşup moda tasarımcılarının koleksiyonlarına beraberce sızmayı başardılar. Bu sezonsa birlikteliklerini resmiyete dökme kararı almışa benziyorlar.
Louis Vuitton’un baştan yaratıcısı Marc Jacobs, çağdaş sanatçı Richard Prince’in ‘Nurses’, ‘Jokes’ ve ‘Cheque’ adlı çalışmalarından esinlenerek koleksiyonunu Prince’le birlikte hazırladı. İkilinin yollarını kesiştiren, çıkış noktalarının ünlüleri dünyanın merkezinde gösteren popüler kültür olması. Jacobs ve Prince, bir tutam klişe ve kitsch’in yarattıklarına farklılık kattığının farkındalar. Louis Vuitton defilesinin açılışını yarı transparan hemşire kıyafetleri içinde yapan modeller, Prince’ın ‘Nurses’ resimlerine yapılan göndermenin en başarılı ve kitsch örneğiydi.
Sanat tarihi eğitimi almış olmasına rağmen bu konuda kendine çok güvenemediğini itiraf eden Jacobs, sanatçı arkadaşları sayesinde sanatta doğru veya yanlış olmadığını, sadece hislerin önemli olduğunu öğrendiğini söylüyor. Bu hisler sayesinde daha önce de sanatçılarla yaptığı işbirliklerinde başarıyı yakalaması şaşırtıcı değil. Stephen Sprouse ve Takashi Murakami’yle birlikte Louis Vuitton çantalara graffiti, çiçek ve gülen suratlı kiraz desenleri eklediğinde bu çantalar anında birer arzu nesnesine dönüşmüştü. Bu sezon da Prince sayesinde Louis Vuitton’un bağlı olduğu LVMH grubunun kasasına girecek olan nakit miktarının katlanarak artacağını tahmin etmek güç değil.
Bir diğer moda tasarımcısı-sanatçı birlikteliğinin sonucunda ortaya çıkanlar da en az Jacobs-Prince ikilisinin yarattıkları kadar heyecan verici oldu. Prada ve Miu Miu koleksiyonları için 2x4 adlı tasarım ekibiyle çalışan Miuccia Prada, ilkbahar/yaz sezonu için tasarladığı bol ilüstrasyonlu kıyafetler için tamamen düş kurmakla ilgililerdi diyor. Bayan Prada harika düşler kurmuş olmalı ki bizlere sezonun en güzel koleksiyonlarını sundu. Prada koleksiyonun peri ve çiçek desenli şifon elbise, pantolon ve bluzları sezonun en nadide parçaları oldu. Bunda modanın yenilikçi ve öngörülü patroniçesinin 2x4 ekibiyle ortaklaşa çalışmasının etkisi büyüktü. Ekibin Prada’nın New York, Broadway’deki mağazasının duvar kağıtları üzerinde çalışırken yarattıkları illüstrasyonlar, değişime uğrayarak yeni sezon koleksiyonunun desenlerinin ilham kaynağı oldu.
Kıyafetlerin üzerindeki periler, Prada’nın ‘Trembled Blossoms’ adını verdiği kısa filmlerde de karşımıza çıktı. Bu filmlerin ilkinde geçirdiği metamorfozun ardından baştan ayağa Prada kıyafet ve aksesuarlara bürünen bir peri rol alıyor. Bir böceğin Prada’nın art nouveau ilhamlı ayakkabılarına ve bir balığın Prada’nın renkli çantasına dönüşmesini izlerken tüm bunların gerçeğe dönüşmesini diliyor ve Miuccia Prada’ya bir kez daha hayran oluyorsunuz.



No comments:

Post a Comment