Catherine Malandrino, iki rüya destinasyonun ilhamını bir araya getirerek özgün ve feminen tasarımlar yaratıyor. Akaretler’de açılan butiği Malandrino’nun imzası haline gelen hassas detaylara sahip kıyafetleri ağırlıyor.
Paris menşeli tasarımcıların moda dünyasının nadide üyeleri olduğu yadsınamaz. Günümüzde Londra, Paris, New York ve Milano’da koşarak birbirini takip eden moda haftalarına bakmayın siz. Paris, 1960’lara kadar modanın yegane merkeziydi.
Moda tasarımcılığına bu merkezde başlayan Catherine Malandrino tam bir Parizyen. Kendi markasını kurmadan önce Emanuel Ungaro ve Et Vous gibi Fransız markaları için çalışan tasarımcının yıldızı Amerika’ya gitmesiyle parladı. Malandrino, Manhattan’da, kadınları ‘wrap dress’ mucizesiyle tanıştıran Diane von Furstenberg’in baş tasarımcısı olarak çalıştı. Kısa bir süre sonra de kendi ismini taşıyan markası için çalışmalara başladı.
Catherine Malandrino markası 1998 doğdu. Bu sayede, yaratıcısının “Bir kadını cazip kılan karşı konulmaz kıyafetler tasarlamak istiyorum. Erkeğin kibarca çıkarmayı arzu edeceği kıyafetler” diye tanımladığı tasarımlar, kadınların hayatına girdi. Malandrino’nun tasarım anlayışına göre özgünlük her şeyden önce geliyor. Bunun için de markanın takipçileri arasında Sarah Jessica Parker, Demi Moore ve Madonna gibi isimler bulunuyor. İncelikli detaylara sahip, müthiş bir renk kaleydeskopu sunan kıyafetler, Madeleine Vionnet’nin sadelik prensibiyle Coco Chanel’in özgür ruhunu birleştiriyor. Malandrino, ipek şifon ve jorjet gibi kumaşlar kullanmadan bir koleksiyon hazırlamayı düşünemediğini söylüyor. Bu tarz kumaşlar feminenliği vurgularken, Manhattan’ın izlerini taşıyan grafik desenler de markanın dinamik yönünü ön plana çıkarıyor.
Catherine Malandrino’nun sonbahar-kış 2008 koleksiyonunun esin kaynağı Fransız heykeltraşlar Claude ve François-Xavier Lalanne’ın doğayı anımsatan heykelleriydi. Koleksiyon, zümrüt yeşilinden nar kırmızısına kadar uzanan organik bir renk paleti kullanılarak hazırlandı. Malandrino tasarımlarının yarattığı ince silüetler, kıyafetlerin kol ve omuzlarındaki hacim ve drapelerle dengelendi.
Paris menşeli tasarımcıların moda dünyasının nadide üyeleri olduğu yadsınamaz. Günümüzde Londra, Paris, New York ve Milano’da koşarak birbirini takip eden moda haftalarına bakmayın siz. Paris, 1960’lara kadar modanın yegane merkeziydi.
Moda tasarımcılığına bu merkezde başlayan Catherine Malandrino tam bir Parizyen. Kendi markasını kurmadan önce Emanuel Ungaro ve Et Vous gibi Fransız markaları için çalışan tasarımcının yıldızı Amerika’ya gitmesiyle parladı. Malandrino, Manhattan’da, kadınları ‘wrap dress’ mucizesiyle tanıştıran Diane von Furstenberg’in baş tasarımcısı olarak çalıştı. Kısa bir süre sonra de kendi ismini taşıyan markası için çalışmalara başladı.
Catherine Malandrino markası 1998 doğdu. Bu sayede, yaratıcısının “Bir kadını cazip kılan karşı konulmaz kıyafetler tasarlamak istiyorum. Erkeğin kibarca çıkarmayı arzu edeceği kıyafetler” diye tanımladığı tasarımlar, kadınların hayatına girdi. Malandrino’nun tasarım anlayışına göre özgünlük her şeyden önce geliyor. Bunun için de markanın takipçileri arasında Sarah Jessica Parker, Demi Moore ve Madonna gibi isimler bulunuyor. İncelikli detaylara sahip, müthiş bir renk kaleydeskopu sunan kıyafetler, Madeleine Vionnet’nin sadelik prensibiyle Coco Chanel’in özgür ruhunu birleştiriyor. Malandrino, ipek şifon ve jorjet gibi kumaşlar kullanmadan bir koleksiyon hazırlamayı düşünemediğini söylüyor. Bu tarz kumaşlar feminenliği vurgularken, Manhattan’ın izlerini taşıyan grafik desenler de markanın dinamik yönünü ön plana çıkarıyor.
Catherine Malandrino’nun sonbahar-kış 2008 koleksiyonunun esin kaynağı Fransız heykeltraşlar Claude ve François-Xavier Lalanne’ın doğayı anımsatan heykelleriydi. Koleksiyon, zümrüt yeşilinden nar kırmızısına kadar uzanan organik bir renk paleti kullanılarak hazırlandı. Malandrino tasarımlarının yarattığı ince silüetler, kıyafetlerin kol ve omuzlarındaki hacim ve drapelerle dengelendi.
Harvey Nichols Magazine 06
No comments:
Post a Comment