Yer, Beyoğlu'ndaki Fransız Sarayı. Dönem, belle epoque adeta. Oysa günlerden çarşamba, yıllardan 2010.
Gözlerimin önünde köklü Fransız, Louis Vuitton'un evladiyelik parçaları. Epi derileri, monogromlar, damier'ler...
Haşmetli vazolarda gelenleri karşılayan süt beyazı güller, piyanonun üzerinde vals yapan taze koleksiyon ve daha önce çıtkırıldım halleriyle burada ağırlanmış olan sivri burunlu koca fiyonklu ayakkabılar...
Matmazel ne arzu ederlerdi? Gül kokulu Louis Vuitton'lar mı? Hay hay!
No comments:
Post a Comment