10/09/2008

FASHION WITHOUT BORDERS

ANN DEMEULEMEESTER
Eğitimini, avangart modanın ana vatanı Belçika’daki Antwerp Moda Akademisi’nde alan Ann Demeulemeester, geleneksel tasarım anlayışının fersah fersah ötesinde yer alan bir tasarımcı. Demeulemeester, 80’lerde isimlerinin telefuzu birbirinden zor, tasarımları, trendlere boyun eğmeyen altı tasarımcıdan oluşan ‘Antwerp Six’ grubunun üyesiydi. ‘Benim için siyah ozanların rengidir ama beyaza da ihtiyacım oluyor. Tıpkı siyah-beyaz bir fotoğraf gibi. Tasarımlarıma gereksiz süslemeler eklemeyi sevmiyorum. Saflık daha çok hoşuma gidiyor’ diyen tasarımcının yeni koleksiyonu tüm bu prensipleri içinde barındırıyor.

ASHISH
Ashish Gupta, yarattığı tarzı ‘Renkli ve pullu olan her şeyi kapsıyor’ diyerek tarif ediyor. Bu parlak tarza göz alıcı desenler, asit renkler ve retro spor giyim öğelerini eklerseniz tasarımcının eğlenceli ve kitsch dünyasına girmeye hak kazanacaksınız. Hindistan doğumlu olan Gupta, doğu ve batı kültürünü harmanlayarak müthiş işçilik gerektiren tasarım harikası kıyafetler yaratıyor. Geçtiğimiz yıl, Tori Amos’a dünya turnesinde Ashish imzalı kıyafetler eşlik etti ve tasarımcıya göre böylesi muhteşem bir kadının kendisini tercih etmesi hayatının yönünü değiştirdi. Madonna’nın da Confessions on a Dance Floor turnesinde Ashish tasarımı parlak siyah bir bomber ceketle sahnede parladığını söylemiş miydik?

MONCLER

1952 yılında Fransa’da kurulan Moncler, ilk yıllarında çadırlar, dağcılık kıyafetleri ve uyku tulumları üreten bir markaydı. Kullanışlı ve şık kayak kıyafetleri satmaya başlamasıyla birlikte marka, Alpler modasının ayrılmaz bir parçası oldu. Moncler, 80’li yıllarda şehre inip Milano sokaklarının ‘must-have’ parçasına dönüştükten sonra her türlü kıyafetin tamamlayıcısı oldu. Bu sezon, farklı kesim ustası Giambattista Valli Moncler’in Gamme Rouge koleksiyonunu hazırladı. Koleksiyonu ‘Jackie O. dağlarda’ olarak yorumlayan Valli, couture yaklaşımını Moncler gibi bir markaya uyarlayabildiği için çok mutlu olduğunu söylüyor. Techno-couture olarak tanımladığı tasarımlar, heykelsi görünümleriyle birer arzu nesnesi.

RODARTE
2005 yılından bu yana moda sahnesinde yer alan Rodarte’ın her bir tasarımı couture işçiliğine yaraşır bir zanaatkarlık harikası. Her şey, markanın yaratıcıları Kate ve Laura Mulleavy’nin 10 parçalık ilk koleksiyonlarını New York’a getirmeleriyle başladı. Kısa süre sonra ikili, Women’s Wear Daily’nin kapağındaki yerlerini aldılar. Amerikan Vogue dergisinin genel yayın yönetmeni Anna Wintour da isimlerini övgüyle zikredince Rodarte’ın başarı grafiği daha da yükseldi. Moda guruları tarafından büyüleyici olarak adlandırılan Rodarte’ın yeni koleksiyonu, Japan korku filmlerinden ilham alınarak hazırlandı. İkili, ‘Beklenenin aksine korku filmleriyle aramızda aşk ilişkisi var’ diyor. Korku filmlerinin böylesi büyüleyici bir etki yaratmasını bekler miydiniz?

VIVIENNE WESTWOOD RED LABEL
Vivienne Westwood’u İngiliz modasının egzantrik karakteri olarak tanıyor olabilirsiniz. Dame Westwood’un ‘egzantrik’ sıfatına layık görülmesinin tek sebebi trendlere meydan okuyarak yarattığı zamansız ve yaratıcı kıyafetler değil tabii. 70’lerde Kings Road’da Malcolm McLaren’le birlikte açtığı butikte punk akımını yaratan Westwood, o günlerden bu yana anarşist tavrından hiçbir şey kaybetmedi. Her defilesinde bu tavrı ortaya koyan bir mesaja yer vermekten çekinmiyor. “Kıyafetlerim kendilerini sizi satmaya çalışmazlar. Eğer onları isterseniz sizi inanılmaz derecede güçlü kılarlar” diyecek kadar güveniyor tasarımlarına.
Red Label, tasarımcının daha ulaşılabilir fiyatlarla satılan ‘line’ı. Bu sezon, Red Label’ı ilk kez London Fashion Week’de bir defileyle sunan Westwood, ekose, tüvit ve asimetrik kesimlerle huzurlarımızdaydı. Defilenin sonunda herkesin aklından geçen tek bir cümle vardı: ‘Long live Dame Viv!’


Harvey Nichols Magazine 06

No comments:

Post a Comment