28/09/2009

Sana lilyum bahçesi vadettim

2003 yılının yazında tanıdım onu. Her ay kutsal bir kitapmışçasına hatmettiğim derginin moda bilirkişisi. İlk mükafatımı ondan aldım. Derginin en arka sayfası için hazırladığı harikulade konular olurdu. Sahip olduğu koca moda ansiklopedisinden bu konulara fotoğraf bulduğum için asistan olarak yer aldı ismim bu sayfalarda. Ne büyük saadet! Ardından yazdığım 'Uçtu Uçtu Aşk Uçtu' isimli denemeyle birlikte birbirimizi daha iyi anladığımız günler geldi. "Boris Vian'dan 'Günlerin Köpüğü'nü okumalısın" dedi bana. Bomonti'deki evinde misafir edip Guy Bourdin ve Helmut Newton'ın kocaman kitaplarını açtı. İşte lilyum kokularının hakim olduğu bir an!
Sonra Londra'ya gitti. DKNY parfüm kokusu da İstanbul'u terk etti onunla birlikte. i-D için çekim yaptığı haberini aldığımda içimi mutluluk kapladı. Geri döndüğünde Apartman Projesi'ndeki sergisinde Björk'ten Bachelorette'i dinlerken pötibör, Zeki Müren'den 'Mihrabım Diyerek'i dinlerken de arı maya silgisi kokladım.
Geçen seneler, araya giren bambaşka anılar, yönleri değişen hayatlar hiçbir şeyi değiştirmedi Melis'le aramızda. Biz hala aynı ortak hafızanın altında aynı hatıralara sahibiz. Ve ben hala onun Türkiye'deki tek gerçek moda editörü olduğu kanısındayım. Huzurlarınızda Harper's Bazaar'ın edebi moda çekimlerinin yaratıcısı, kelime sihirbazı Melis Ağazat.

Sana sonbaharı sevdiren giysi ve aksesuarlar neler?

Benim için bahar, ilkbahardır. Sonbaharla pek aram yoktur. Zorla severim. Bu mevsime dair sevdiğim şeyler: trençkot, çorapsız stiletto bot giymek, sweatshirtler, şehirdeki yağmur kokusu ve çantamdaki şiir kitapları.

Sence yeni sezonun ruhunu en iyi hangi kelime özetliyor?

Billie Jean.

Sonbahar-kış 2009 koleksiyonlarına baktığında 'Artık gitsin ve uzunca bir süre de geri gelmesin' dediğin bir trend oldu mu?

Sentetik rockçılar, zımba, metal ve iğneyle dolu her türlü aksesuar, Lindslay Lohanizm, tayt ve harem pantolonları.

Yeni sezonda alışveriş sepetini nelerle dolduracaksın?

Sepet doldurmaya niyetim yok. Ama aşık olduğum üç parça var: Jimmy Choo’nun siyah süet stilettosu, Balmain’in ceketi ve Miu Miu’nun ten rengi kaşmir paltosu.

Gardırobundaki hangi parçalar geçtiğimiz kıştan bu sezona tarzına eşlik etmeye devam edecek?

Sigaret jeanlerim, stilettolarım, disko elbiselerim, biker ceketlerim ve parfümüm.

Sezonun giyim kodunun kilit parçaları neler sence?

Vatkalı ceket, melanj sweatshirt, kum saati silüeti, tulum, deri şort ve vintage Cartier mücevher.

Yeni sezonda cazibesine dayanamadığın tasarımların yaratıcısı kim oldu?

Michael Jackson’ın ışığıyla Christopher Decarnin ve Ricardo Tisci. Ayrıca, Dries Van Noten, Phoebo Philio’nun Celine koleksiyonu ve Blender Originated.


Uçtu Uçtu Aşk Uçtu'dan bir pasaj:


Kadının gözleri ışıl ışıl “Herşey eski günlerdeki gibi olacak” sözcükleri dökülüverdi ağzından. Eski güzel günlerdeki gibi... Kadın geçmişi tekrar tekrar yaşamaktan, eski güzel günleri yad etmekten alıkoyamıyordu kendini. Geçmiş günler onun eroiniydi, kurtulmak isteyip de kurtulamadığı en büyük tutkusuydu, her fırtına sonrası sığındığı limanıydı. En ince detayına kadar tüm yaşadıklarını heybesinde biriktiriyor, mutlu olmak istediğinde heybenin ağzını açıp bir bir döküyordu anılarını ortaya. Yaşadıklarını zamana göre tasnif ediyordu. Sıcağı sıcağına yaşadıkları en çok canını acıtanlar olduğu için onları heybenin en dibine atıyordu. Geçmişte yaşadıklarının acısını ise düşüne düşüne hafifletiyordu. Yaşadıklarını her gözden geçirişinde sevdiklerinin kusurlarını örtbas ediyor, onların hatalarını kendine mal etmekten garip bir zevk duyuyordu. Böylece sevdiklerinin onu üzmediği düşüncesine günbegün daha da çok inandırıyordu kendini. Yarattığı toz pembe geçmişten öylesine mutluydu ki anılar onu korkutmaktan ziyade mutlu ediyordu.

27/09/2009

İnek öğrenci aksesuarı

İlkokuldayken gözlüklü inek öğrencilere 'Dört göz' demek bir gelenekti. Hiç gözlük takmadığım için bu alay türüne maruz kalmadım. Lakin ince ve uzun bacaklarımdan ötürü 'Leylek', telli dişlerimden ötürü de 'Telli Turna' olmuştum. (Kanatlılar familyasından lakaplara sahipmişim ☺)
Bugünlerde ilkokullarda durum nasıl bilemem ama moda aleminde gözlükler hip birer göz aksesuarı. Aşağıda görmüş olduğunuz Prism markalı gözlüklerle tanışmam, bienal için İstanbul'a gelen WGSN (Worth Global Style Network) editörleri vesilesiyle gerçekleşti. European Editor'ı Anna Laub, Demeti Meyhane'de büyülenmiş bir şekilde boğaz manzarasını seyrederken ben de gözündekilerden gözümü alamadım. Sorup soruşturunca, Anna'nın bu gözlükleri mimariden esinlenerek tasarladığını ve İtalya'da el yapımı olarak ürettirdiğini öğrendim. Koleksiyonun Rio, New York, London, Paris ve Rome başlıkları altında toplanan modelleri, bu şehirlere atıfta bulunan detaylara sahip.







Prism'in blog'una tıkladığımda launch party'sinde çekilen fotoğraflarla karşılaştım. Bunların daha önce bu blogda övgüyle bahsettiğim Wendy Bevan'a ait olması ne tatlı bir tesadüf.


Aheste revan günlere özlem

Hayatımın seyri bir müddettir kontrol edemediğim kadar süratli. Bir deadline diğerini kovalarken soluk almama bile müsade yok pek tabi. Tatil bir parça duraksamama izin vermiş olsa da döner dönmez yine çılgın bir temponun içinde buldum kendimi. Bu yüzden, bienal dahilindeki tek bir sergiyi bile göremedim henüz. Neyse ki her türlü organizasyondan sorumlu 'entertainment minister' arkadaşım var! Dün kendisinin öncülüğünde 'Şehrin tadı nasıl çıkarılır?' ekibi üyeleriyle birlikte Santralistanbul'daki Yüksel Arslan'ın retrospektif sergisini gezdik.


Arslan'ın sürrealizmle akrabalığı olan eserleri, (1960'larda Andre Breton tarafından Paris'e davet edilmiş) en çok ilgimi çekenler oldu. Üniversite yıllarımın unutulmaz ikilisi Marx ve Weber'i okuyarak ortaya çıkardığı 'Kapital' ve 'Kapitalin Güncelleştirilmesi' serileri harikulade. Arslan'ın 20 civarındaki defterinin bulunduğu sergide, defterlerden sayfalar da sergileniyor. Eflatun'dan bir cümlenin baş aşağı yer aldığı defter sayfası gözüme ilişti. Gözlerim detayları arayıp bulmayı seviyor.

24/09/2009

Perilerin ilhamı

İnsanların titrlerine sıkı sıkıya bağlı olmalarını ziyadesiyle komik bulurum. Bilmem ne müdürü, falan filan yöneticisi, bla bla editörü. Hayat denen şu inişli çıkışlı rollercoaster'da isminin başına eklediğin titrden önemlisi yaptığın işe ne kadar tutkun olduğun bence. Gerisi boş.
Meslek hanemde ilham perisi yazmasını isterdim örneğin. 30 yıl boyunca Yves Saint Laurent'in ilham perisi olarak çalışan Lou Lou de la Felaise gibi. Laurent'in her konudaki danışmanı olan bu ikoniçe, özgün tarzına nasıl sahip olduğu sorulduğunda şunları söylemiş:

❝Finding a feather in the park and putting it in a headband and thinking: ‘I’ll go for something Robin Hood-ish.’ Sometimes one element pushes things over the top and you invent something.❞




Aşağıdaki zat-ı şahane de benim ilham perilerimden bir tanesi olur:


23/09/2009

Window shopping

Furla'nın 'Alice in Wonderland' temalı vitrini, Dior'un Hitchcock'un 'The Birds' filmini anımsatan cansız mankeni, Valentino'nun yeşil kimonomsulara bürünmüş kahküllü modelleri, battal boydaki çantası ve dev inci kolyesiyle arzı endam eden Chanel kadını, Osklen'in vitrinine yansıyan bacaklarım ve Dior Fine Jewelry'nin çiçek bahçesi vitrini...








Ciao Bella

Arnavut kaldırımlı daracık sokaklarına, heybetli tarihi yapılarına ve toprak tonlarındaki taş evlerine bayıldığım Roma'dan döndüm. Gördüklerimi görmek istemez miydiniz? Böyle buyrun:





















17/09/2009

Actor crush episode 2


Her şey Melvil Poupaud'yla başladı. Kendisine karşı hissiyatım, gönlümün aktörlere meyledeceğini söylemişti bana. Fransız olanlarına!
Melvil'i hayran hayran ekranda izlememi takiben Charles çıkageldi. Aktör olmayan, kırık İngilizce sahibi bir Fransız. Ve şimdi de Fransız menşeli aktör. White Mill'in bahçesinde kendisiyle tanışma şerefine nail oldum. Bonjour Monsieur!

15/09/2009

Wanna have a bite of the Big Apple?

Gittiği her şehirden attığı kartlarla, defterlerimi süsleyen sevgili seyyah arkadaşım bu kez de blogumu allayıp pulladı. Taaa New York'tan wonderrland'e ithaf edilen bu harikulade imaj için kendisine şükranlarımı sunuyorum.

14/09/2009

Hello dolly


Bugünün mahsulüdür. Devamı ve daha fazlası için Time Out'un Ekim sayısını beklemeniz rica olunur.

12/09/2009

Galata'nın kerameti

Türkçe'ye 'soylulaştırma' olarak çevrilen 'gentrification'dan tüm büyük şehirler nasipleniyor. Kentlerin gözden düşmüş bölgeleri, birileri tarafından keşfediliyor ve buraları bir anda kabak çiçeği gibi açılmaya başlıyor. (bkz. Cihangir ve Asmalımescit) Geçtiğimiz kış Galata'daki miniminnacık ve şirin cafe Mavra'da saatler geçirdikten sonra bölgeyi turlayınca Asmalı ahalisinin yavaş yavaş Galata'ya doğru kaymaya başlayacağına dair bir teorem atmıştım ortaya. Sonra ardı ardına birçok dükkan açılmaya başladı burada. Second Chance, SodaPop, Lastik Pabuç...


Ve şimdi de Laundromat. Keçeden yaptığı tasarımlarını Çukurcuma'daki art.i.choke isimli butiğinde satan Öykü Thurston'un Yasemin Özeri'yle birlikte sahibi olduğu Laundromat, Pazartesi günü açılıyor. Vakitsizlikten ziyaret edemedim ne yazık ki. Elimdeki tek veri burada, arkadaşım Güneş Dericioğlu'nun tasarladığı çantaların da satılacağı. Laundromat hakkındaki gelişmeler kısa bir süre sonra burada! Bizi izlemeye devam edin.

Amelie/Lanvin sahibi/Moda kölesi Olmak ya da Olmamak

Bu sabah sokaktan gelen akordeon sesiyle uyanınca kendimi Amelie Poulain zannettim. Yanılıyorsunuz; rüya görmüyordum. Sokağımızda bir çalgıcı vardı. Pencereyi açıp 32 dişimi göstererek el salladım kendisine. Diğer apartmanların sakinleri de pencerelerine üşüşüp bu olağandışı manzarayı izlemeye koyuldu. Avrupa'da mıydık yoksa?
Akordeonun evvel ezel en sevdiğim müzik aletlerinden biri olması münasebetiyle güne gülümseyerek başlamış oldum. Sonra Amelie gibi saf, yarı deli ve ayrıksı karakterleri düşündüm. 'Breaking the Waves'in Bess'i, 'Dancer in the Dark'ın Selma'sı geldi hatrıma. Bu kadar kendine özgülük, içinde bir kaktüsle yaşamak gibi olmalı. Can acıtıcı!


Amelie halim evden dışarı kafamı uzatmayı istemediğim halde çalışmam gerektiği için yola çıkmamla son buldu. Şarıl şarıl yağan yağmurda film izlemek ve hayal kurmak dışında hiçbir aktivite yapılmamalıydı aslında. Lakin, mağaza mağaza/moda moda gezilmesi gereken bir gün daha beni bekliyordu. Bu gezintinin son gününün son mağazası Beymen olunca, bir süredir mağaza dolaşmaktan moda konusunda doygunluk seviyesine ulaşmış bünyem tüm bitap düşmüşlüğünü unutuverdi. Lanvin'in omzunda kat kat drapesi bulunan, sırtı boydan boya fermuarlı, vücudu balık adam kıyafeti gibi sarıp sarmalayan, kolları kaşmirden siyah elbisesi amneziye bile sebebiyet verebiler.


Flu Lanvin


Drapeli omuz


Elbisenin şahaneliğinden gözleri kamaşan fotoğraf makinesi


Lekeli aynadan yansıyan görüntüm