Bugün pek sevgili bir arkadaşımla günlük dedikodu seansımızı yaparken konu, yine ve yeniden 'Vogue'un başına kim geçecek?' sorusuna geldi. Ferhan İstanbullu, kimliği açıklanmayan birinin korkunç kumpası sonucunda derginin genel yayın yönetmenliğinden oldu ne yazık ki. Bunun için biz yine İstanbullu'dan önce konuşulan isimler üzerinde fikir teatisinde bulunmaya başladık. Pek iyi kalpli olmadığımız ve Vogue koltuğuna Ferhan İstanbullu'yu çok yakıştırdığımız için potansiyel adaylar hakkında kazan kaynattık.
Tabi dedikodu kazanı bir kaynamaya başladı mı içine her türlü malzeme atılıyor. Arkadaşım, Stella McCartney'nin Chloé'den ayrılmasının üzerinden yıllar geçmişken, ismi bizde saklı bir moda yazarının "Ay şekerim Chloé'nin bu sezonki koleksiyonunu gördün mü? Stella McCartney rezil etmiş" beyanatını anlattı bir kez daha. (Evet, aynı konuları birkaç kez konuşup gülme gibi bir arızamız var) Sonra da şu yorumu yaptı "Bunun adı fashion crime."
Benzetmeye bayıldığım için bugün mütemadiyen sezonun moda hükümlülerini düşündüm durdum. Trend denilen gelip geçicilik pek bana göre değil. Bu yüzden, moda suçu işleyenleri tespit etmek daha kolay oluyor aslında. Topshop'u sevdiğimi itiraf ediyorum ve bu, beni de 'tüket-at' modasının neferlerinden biri haline getiriyor. Lakin 'moda' olana karşıyım. Bu yüzden de mini minnacık şortlar ve upuzun etekler/elbiseler giyenleri moda hükümlüsü ilan ediyorum. Ultra mini şortlarla stiletto giyen kadınlar ömür boyu Converse giyme cezasına çarptırılmalı. Maksi elbise/etekçiler de ikinci bir emre kadar evlerinden dışarı çıkmamalı.
No comments:
Post a Comment