30/04/2009
Shoewawa
Kadınların ayakkabı obsesyonu bu aksesuarları birer fetiş objesine dönüştürdü. Hotiç markası için tasarım yapmanın yanı sıra kendi markasını da yaratan Ahmet Baytar'la ayakkabıların dünyasına yakından bakıyoruz.
Kendi markan için tasarladığın ayakkabılar üretim bandının üzerinden geçip sayıları katlanarak alıcısıyla buluşmuyor. Bu üretim şeklinin tasarıma çok değer kattığını düşünüyorum. Nasıl karar verdin seri üretimden kaçmaya?
Seri üretimin, tüketicisini şık gösterme kaygısından çok, talebi karşılama kaygısı olduğundan hızlı ve standart olması gerekiyor. Bu tarz üretim yapan bir firmada çalıştığınızda, size bu firmanın gözlükleri takılıyor. İster istemez çizginiz gitgide çalıştığınız firmanın kimliğiyle örütüşüyor. Kendi stilinizi yansıtmanız imkansız hale geliyor. Benim stilim, seri üretimin standartlığından kaçmaya yönelik olduğu için bağımsız bir marka oluşturmaya karar verdim.
Sence bir kadının ayağını en güzel gösterecek ayakkabı modeli hangisi?
Burna doğru hafif sivrilen bir formla 80’li yılların kalıplarına gönderme yapan, ayak parmaklarının başladığı noktadaki çizgileri gösterek kadar düşük yüzlü, 17 pont yüksekliğinde yılan derisi bir ayakkabı.
Son birkaç yıldır ayakkabılar çantaları tahtından etti. ‘It bag’ furyası yerini ‘it shoes’a bıraktı. Ayakkabı tasarımları da aklın sınırlarını zorlamaya başladı. Kadınların üzerinde yürümesini imkansız kılacak yükseklikteki topuklar yaygınlaştı. Tasarımların fonksiyonellikten uzaklaşıp daha gösterişli ve sıradışı bir hal almasını neye bağlıyorsun?
Günümüzde üretim yöntemlerinin değişmesi tasarımcıların hayal dünyalarını genişletiyor ve böylece ortaya birbirinden abartılı tasarımlar çıkabiliyor. Artık topuklu ayakkkabı bir statu göstergesi haline geldi. Yükselme duygusu da zaten kişinin kendini girdiği ortamda belirginleştirmek istemesiyle ilgili.
Aksesuarsız moda neye benzer sence?
Bulunduğu ülkenin lisanını hiç bilmeyen bir yabancıya. Giyinmeyi bir lisan, kıyafet ve aksesuarları da onu oluşturan kelimeler ve tamlamalar bütünü olarak görüyorum. Kelime hazneniz ne kadar genişse kendinizi o kadar iyi ifade edersiniz.
www.ahmetbaytar.com
29/04/2009
Çıtı pıtı çiçekler
28/04/2009
Bold Shades
Lanvin
27/04/2009
Geri gel Güneş Hanım
God Bless Hedi Slimane
2001'den istifa ettiği 2007 yılına kadar Dior Homme'u dar kesimli takım elbise ve ince kravatla özdeşleştiren adam Hedi Slimane. Sırf bu icatları için bile erkek modasının kendisine müteşekkir olduğunu düşünüyorum. Modayla arasına koyduğu mesafe herkesi üzse de artık sadece sanatsal üretimler yapıyor olması sevindirici. Bu yüzden Hedi Slimane'in objektifinden çıkma karelere bayılıyoruz.
Slimane'in son numarası über stylist Nicola Formichetti ile yaptığı çekim:
PS: Kısa bir süreliğine YSL için Tom Ford'la birlikte çalışmak zorunda kalan Slimane'in New Yorker'a verdiği röportajda sarf ettiği “Tom Ford is not my cup of tea. I don’t respect him, not at all. He is not a designer. He is a marketing man.” cümlelerini takdire şayan buldum. Kesinlikle katılıyorum.
26/04/2009
Oldies but goldies
Doğa dostu tasarımların görür görmez satın almak isteyeceğiniz türden olanlarını aramak iğneyle kuyu kazmaya benziyor. Bu kazı sırasında karşıma LauraLaura'nın trikoları çıktı. İkinci el trikoları alıp onların üzerlerine yaptığı işlemelerle geri dönüşüme katkıda bulunuyor Laura Hearn. Benim gibi hırka delisi haminneler için müthiş haber.
25/04/2009
Kırmızı balonun yolculuğu
Bu balonların birdenbire pencerenin önünde belirmelerini ve beni çoook uzaklara götürmelerini düşlüyorum. Bekliyorum bekliyorum gelmiyorlar. Ben de Sofia Coppola'nın Miss Dior Chérie parfümü için çektiği reklam filmini izlemeye karar veriyorum. Yukarıda görmüş olduğunuz kare de The Virgin Suicides, Lost in Translation ve Marie Antoinette gibi şaheserlerin yaratıcısının reklam filminden. Miss Dior Chérie'nin Paris'te bir gününü nasıl geçirdiğini izlerken Brigitte Bardot'nun 'Moi, je joue' şarkısını dinleyince insanın içinde mis kokulu lilyumlar açmış gibi oluyor. Hemen ardından 1964 yapımı kısa film Le Ballon Rouge izlenince günün birinde balonun birinin camınızı tıklatacağına dair inancınız artıyor.
Yalnız ben değil, moda da çok seviyor balonları. Vogue China'nın Nisan sayısında yer alan Solve Sundsbo'nun balonlu moda çekiminden kareler:
Sıra geldi geçmişte yayınlanmış olmasına rağmen hafızama post-it'le yapıştırılmış gibi duran bir moda çekimine. Ellen von Unwerth'in Vogue Italia'nın Haziran 2007 sayısı için çektiği 'Pure Wonder' adlı enfes hikayeden karelere buyrun:
24/04/2009
Artsy bitsy
22/04/2009
Bizi de gör Marc
21/04/2009
Teknofobiye Son!
Yeni iPod Touch'ım ve Macbook'um sayesinde teknolojiyle aramdaki buzları eritmişken kendisine daha da pozitif duygular beslememe sebep olacak bir haberle karşılaştım. Sanatçı Takashi Murakami'nin Marc Jacobs'la ortaklığının yeni meyvesi (daha önceki meyveleri gülen suratlı kiraz ve kamuflaj desenleriyle, rengarenk LV logolarıyla bezeli Louis Vuitton çantalardı) bir QR code. "QR code da nedir" sorusunu sordum ben de kendi kendime. Fakat teknolojiye hala yeterli yakınlıkta olamadığımdan bir cevap alamadım. Araştırınca bunun yeni nesil bir barkod sistemi olduğunu öğrendim. Şirketlerin reklam ve pazarlama stratejileri çerçevesinde bu yöntemi kullandıklarını da öğrendim. Şöyle ki, bu barkodlar ileri derecede üstün zekaya sahip oldukları için normal barkottakinden çok daha fazla bilgiyi bünyesinde barındırabiliyor. Sistem, Japonya'da sıkça kullanılıyor. Mesela, cep telefonunuzun barkod okuma özelliği varsa barkod anında çözümleniyor ve telefonunuzda bir anda bir websitesinin linki beliriyor. Aşırı ileri teknoloji dedikleri bu olsa gerek. Tüm bu sistemi anlatmak bile kendimi Jetgiller'de gibi hissetmeme neden oldu. Ben iyisi mi Marc Jacobs'ın tasarımlarına bayılmakla, Takashi Murakami'nin kitsch eserlerini sevmekle yetinmeye devam edeyim. Ama tabi teknolojiye saygım sonsuz :)
Takashi Murakami'nin oyunbaz dünyası
20/04/2009
Civciv sarısı festivali
Giles Deacon, Giuseppe Zanotti ve Marc Jacobs'ın Selfridges'a özel cicileri
Bu gözümün nuru department store 100. yaşgünü vesilesiyle Mayıs ayı boyunca her haftasonu bir dizi etkinliğe ev sahipliği yapacak. 'Big Yellow Festival'da neler yok ki? Giles Deacon, Henry Holland, PPQ ve Nova Dando'nun moda şovları, Patrick Wolf, Ebony Bones, Appaloosa, Frank Musik ve VV Brown'ın müthiş tınıları. Bitmedi. Marc Jacobs, Giuseppe Zanotti, Paul Smith ve Giles Deacon'ın 'exclusive' tasarımları. Dahası var. Her haftasonu Oxford Street'te Giles Deacon tasarımı civciv sarısı PVC elbiselere bürünmüş Selfridgette'lerle karşılaşıp gülümseme ve şaşırma fırsatı. E daha ne olsun?
Selfridgette
16/04/2009
Dazed beats Love
Bu hafta çok sık yazamadım ama yazmaya başlayınca da üst üste dergi haberleri verir oldum sizlere. Yazı sayısındaki azalmanın sebebini görmek için Mayıs ayına kadar beklemeniz gerekiyor. Gerisi Time Out'un Mayıs sayısında!
Şimdi direksiyonu kırıp konumuza geri dönüş yapıyorum. Dazed&Confused'un Mayıs sayısının kapağını tek kelimeyle özetliyorum: Harikulade. Bu kapak, açılışını Beth Ditto'nun çıplak pozuyla yapan Love'ı döver. Bence.
Sounds like Japanese
Beat Bolliger
TIWIMUTA ismi bana Japonca'yı çağrıştırdı nedense. Lakin bu isim, This Is What It Made Us Think About adlı derginin kısaltılmışı. Böyle bir başlık insanı büyük bir hızla kendine doğru çekiyor. İnsan meraklanıyor, görmek istiyor bu başlığın altında yatanları. Hele de Mayıs ortasında New York Barneys'de satışa çıkacak olan sayısı Marc Jacobs-Jean Paul Goude'nin ortaklaşa çalışmasının ürünüyse.Illustration by Richard Alverez
14/04/2009
Ev yapımı Apple
Uzun zamandır hayallerimde yaşattığım Apple MacBook'un önce ev yapımı versiyonuna kavuştum. DIY (Do it yourself) Mac'imi öyle sevdim ki içinden gerçek Mac çıkınca olaya vakıf olmakta zorlandım. Ev yapımı Mac'in mucidine 'Yılın kreatifi' ödülünü takdim etmek istiyorum. Did I tell you that I love you?