Feminizminizi nasıl “tüketmek” isterdiniz? Tişörtünüzün mü, yoksa bez çantanızın üzerindeki sloganla mı? Feminizm, ilk kez bundan dört yıl önce, Fransız modaevi Chanel’in kadın hakları eylemi şeklinde kurguladığı defilesiyle lüks modaya alet edildiğinde, piyasanın iştahının kabardığı anlaşılmıştı. Kısa sürede, moda devlerinden tutun da online alışveriş platformlarına kadar pek çok markanın söyleminde, feminizmle ilintili olarak kadınları güçlendirme iddiası göze çarpar oldu. İkinci el online alışveriş sitesi Modacruz, kadına güç katan moda sloganını benimsediğinde kendi kendime sormadan edememiştim: “Alışverişin tam olarak hangi safhasında güçlenmiş hissediliyor acaba?”
Tüm bunlar olup biterken, Amerika’nın başkanlık koltuğuna kadın düşmanlığı tescillenmiş bir başkan oturunca, Trump’ı ve onun kadınların kazanılmış haklarına pervasızca saldırılarını protesto etmek üzere dünyanın dört bir yanında kitlesel kadın yürüyüşleri düzenlendi. Bunu, çok sayıda kadının, maruz kaldığı cinsel istismar ve tacizi #MeToo diyerek ifşa etmesi takip etti. Yani, etliye sütlüye karışmayan, kadının bireysel güçlenmesini yeterli bulan, ticarileşen feminizme karşı, güçlü ve kitlesel bir kadın hareketi dalgası yükseldi.
Küresel kapitalizm boş durur mu? Moda üzerinden feminizmi sömürmenin türlü türlü yollarını bulmaya devam etti. Sözgelimi, Fransız modaevi Dior, Hepimiz Feminist Olmalıyız yazılı tişörtlerine 710 dolar fiyat biçti. 1947’de, Christian Dior tarafından kurulan markanın başına iki yıl önce ilk kez bir kadın tasarımcının geçmesinin, üstüne üstlük bu tasarımcının feminizmi sahiplenmesinin tesadüf olduğunu düşünmek naiflik olur. Hatta Maria Grazia Chiuri’nin, ilk defile öncesinde tasarımlarından ziyade feministlerin kutsal kitaplarından sayılan Kurtlarla Koşan Kadınlar’dan bahsetmesinin de. Yakın zamanda, Paris’teki Dior mağazası, 1968 protestolarının sloganlarıyla beraber, kadın güçlenmesi gibi beylik feminist sözlerin yer aldığı posterlerle giydirildiğinde, sektörün saygın internet sitelerinden Business of Fashion, attığı tweet’te “Bu pazarlama hamlesi satışa dönecek mi?” diye soruyordu. Duydunuz sihirli kelimeyi: Satış.
Tüm bu gelişmelere iyi tarafından bakacak olursak feminizmin sesinin daha çok çıktığına sevinebiliriz. En azından artık feminist kelimesine öcü muamelesi yapılmıyor. Fakat asıl mesele, politik ve kolektif bir hareket olan feminizmin, kurumsallaşmış cinsiyetçiliği ortadan kaldırmak, toplumsal cinsiyeti dayatan iktidar mekanizmalarını sorgulamak ve yıkmak için verdiği mücadele. Bu mücadelenin sonucunda ne mi olucak? Amerikalı aktivist akademisyen bell hooks’un dediği gibi, “Feminizm, kendini tümüyle gerçekleştirmiş kadın ve erkekler olarak özlediğimiz toplumu yaratabilmemizi mümkün kılacak; özgürlük ve adalet hayallerimizi gerçekleştirebileceğimiz bir toplumda hep beraber yaşayabilmemizi sağlayacak.”
*12 Ağustos tarihli Cumhuriyet PA7AR'da yayınlandı.
No comments:
Post a Comment