19/09/2018

Objektifin ardına gizlenen kadın


Tarihsel anlatıların merkezinde daima erkek vardır. Hal böyle olunca başarılar, ilkler, zaferler hep erkeğe mal edilir. Kadının payına düşense görülmemek, ola ki görülürse de görmezden gelinmektir. Mesela, 1936’dan itibaren 50 yıl boyunca Beyoğlu’ndaki fotoğraf stüdyosunda sayısız insanı fotoğraflayan ve bununla ülkenin sosyokültürel dönüşümlerini belgelemiş olan bir kadının adı sanı pek bilinmez. Bu stüdyo fotoğrafçısının iki dezavantajı vardır üstelik; kadın ve Ermeni olmak. Hem kadını hem de azınlığı yok sayma kasları fazlasıyla gelişmiş bir toplum olduğumuz için Maryam Şahinyan’ı pek azımız tanırız. Oysa onun çektiği fotoğraflar, İstanbul’da nice ailenin albümüne girmiş olmalı. Foto Galatasaray’da, objektifinin karşısına geçip poz verenler arasında kimler yoktur ki? İki dirhem bir çekirdek kadınlar, tiyatro grupları, müzisyenler, rahibeler, vaftizlik ve sünnetlik çocuklar, subaylar, transeksüeller, gay çiftler... Fotoğraflar arasında gezinirken, bir bakmışsınız Beyoğlu’na şapkasız çıkılmayan zamanlardasınız ya da köyden kente göç dalgasının tam ortasında. İstanbul’un değişen zamanlarının, değişen yüzlerinin tanığıdır her kare. 

Maryam Şahinyan’ın zengin arşivi, 1994’te, yok olmak üzereyken Aras Yayıncılık’ın kurucusu Yetvart Tomasyan tarafından kurtarıldıktan sonra tıpkı Şahinyan gibi kendi halinde kaldı. Yaklaşık 20 yıl, el sürülmeden bir depoda bekledi. Arşivin kaderini değiştiren, sanatçı Tayfun Serttaş oldu. 1139 kutu dolusu negatif filmi elden geçiren, temizleyen ve dijitalleştiren Serttaş, Şahinyan’ın fotoğraflarını ilk kez 2011’de SALT’ta sergiledi. Şimdi, 26 Mayıs’a kadar sürecek çok daha kapsamlı bir sergiyle Pilevneli Gallery’de Şahinyan’ın dünyasını anlatıyor. 

Onca insanı fotoğraflayan Şahinyan’ın topu topu dört adet vesikalık fotoğrafı, bir de aile fotoğrafı bulunuyor. Kameranın önünde olmayı hiç sevmemiş belli ki. Müşterileriyle ilişkilerinde mesafeli, içe dönük bir kadındır Şahinyan. Stüdyoya gelenlere soru sormaz, kendisine soru sorulmasından da hoşlanmaz. Kapalı bir kutudur adeta. Yetvart Tomasyan, iki yıl önce bir söyleşide, sadece birkaç kez gördüğü Şahinyan’dan bahsederken, Ermenilerin hiçbir zaman kendilerini birinci dereceden vatandaş, yurttaş olarak göremediklerini, bu yüzden Ermeni zanaatkarlar ve ustaların müşterilerine karşı hep iyilik meleği rolünü oynadıklarını anlatır. Nesilden nesle aktarılan bir korkunun varlığını açık eder ve “Maryam, müşteriyle katiyen tartışmıyor. Çektiği fotoğraf beğenilmezse bir kez daha çekiyor. Olmazsa parayı iade ediyor. Ben de bugün hâlâkimseyle tartışmak istemiyorum” der. Maryam Şahinyan’ın bir kadın ve bir Ermeni olarak kendini en güvende hissettiği yer objektifin arkasıydı belki de.

*22 Nisan 2018 tarihinde Cumhuriyet PA7AR'da yayınlandı.

No comments:

Post a Comment