Toplumların, otoriter, popülist, dediğim dedik ve baskıcı siyasi figürlerin politikalarıyla ortadan ikiye yarıldığı zamanlardayız. Ak mısın, kara mı? Safını belli et, sakın ha gri alanlarda gezinme! Kimliklerin bu ikilik üzerinden kurulması, siyasi figüre körü körüne bağlanma oranında insana, insanlığını unutturma gücüne sahip. Asgari müşterekte buluşmak ne mümkün? Yaşanan daha çok, lider fanatizminin yemlediği bir körleşme oluyor.
Liderlerin besin kaynaklarından biriyse farazi düşmanlar. ABD Başkanı Donald Trump, halkını bu düşmanlara karşı “diri tutmayı” iyi biliyor. Meksika sınırından yasa dışı olarak Amerika’ya giriş yapmaya çalışan göçmenlere karşı başlattığı “sıfır tolerans” politikasıyla, düşman yaftasını onların üzerine yapıştırıveriyor. Göç politikalarını savunurken her zamanki şovenist üslubuyla, bunun yüzde 1000 arkasında olduğunu söylüyor. Çünkü göçmenler “ülkeyi istila ediyorlar.”
Son altı haftada yakalanan iki binin üzerinde göçmen, yargılanmaları esnasında çocuklarının Teksas’ta bir kampa yerleştirilmesiyle daha da acımasız bir uygulamaya tabi tutuldu. Kamptaki çocukların tel örgülerle ayrılmış kafeslerde tutulduğu fotoğraflar ve ağlama seslerinin duyulduğu video kayıtlarıyla, olayın vahameti ortaya çıktı.
Tüm dünya ayağa kalkmışken, Melania Trump, sözde bir iyi niyet elçisi olarak kamplardan birini ziyaret etti. Sözde dememin sebebi, bu ziyareti yaparken üzerine giymeyi tercih ettiği haki rengi parkanın arkasında yazan, “Cidden umurumda değil, ya senin?” sloganı. Bu, geçtiğimiz yıl Harvey Kasırgası’nın kurbanlarını görmeye giderken yüksek topuklu stilettolar giyen First Lady’nin, kayıtsızlık bayrağını kimselere kaptırmayacağının göstergesi oldu aslında.
Beyaz Saray sözcüsü, parkanın üzerindeki yazının mesaj verme maksadı taşımadığını öne sürerken, Başkan Trump Twitter’dan laf yetiştirmekte gecikmedi. “Melania, sahte haber medyasına gönderme yapıyor.”
Psikanalist Arno Gruen, Empatinin Yitimi’nde insanı insan yapan temelin empati olduğunu ifade eder ve şöyle der: “Acının inkârı, sevgisizliği sevgi olarak gösteren bir dünyanın terörü altında her birimizin yaşam öyküsünde kendiliğin tam olarak gelişimini engeller. Böylesi koşullar altında oluşan bir kimlik, sadece kendisini şekillendirmiş olan korkuyu yansıtabilir ve bu durumda hayat dolu ve özgün olması mümkün değildir. Böylesine kısıtlanmış koşullar altında, insan oluşun pek çok olası tezahürü körelir. Auschwitz, bu koşullarda nelerin oluşabileceğine dair bir uyarıdır; eğer insan acı ve merhamet hissetme yetisini yitirmişse geriye insanlığından ne kaldığı sorusuyla karşı karşıya getirir bizi.”
Melania Trump’ın parkasına bu sözlerin ışığında baktığınızda ne görüyorsunuz?
*1 Temmuz 2018 tarihinde Cumhuriyet PA7AR'da yayınlandı.
No comments:
Post a Comment