Pazar günü, 1920'li yıllardan bir ziyaretçimiz vardı. 'Flapper lady' geçerken günümüze uğramak istemiş. Bize 20'lerden çan şapka, büyük portföy çanta ve tiril tiril küçük siyah elbise getirmiş. Önce Beyoğlu, sonra da Bebek semalarında görülen 'flapper lady'yi akşam kendi dönemine uğurladık.
Flapper'lar hakkında hap bilgi: 20'li yıllarda savaş sona ermiş ve savaş öncesi dönemin katı Viktoryen kurallarının esamesi okunmaz olmuştu. İşte bu dönemin uçarı ve havai kadınlarını tarif etmek için kullanıldı flapper terimi. Etek boyları kısalan kadınlar, ağızlıklı sigaralarıyla (önceden sadece hafifmeşrep kadınlar toplumda sigara içerdi) Charleston dansı yapıyorlardı. Jazz döneminin gamsız ve pervasız ruhunu bu kadınlardan daha iyi kim yansıtabilirdi ki? Coco Chanel'in önderliğinde bir devrim gerçekleşiyordu. Kadınlar, vücutlarını cendereye girmiş gibi hissettiren korseleri bir kenara atmış, akışkan jarse elbiselerle rahatça hareket etmenin tadını çıkarıyorlardı. Giysilerdeki rahatlık ve özgürlük hissi hayatın her alanında sirayet etmekte gecikmedi. Süs bitkisi sanılan kadınlar(Viktoryen dönemin abartılı kılıklarını giyen kadınlar, bana süs bitkilerini hatırlatır), artık toplumun her alanında yer almaya başlıyorlardı.
PS: Jazz Age'i hayal etmek için Duke Ellington ve Louis Armstrong tınıları eşliğinde F. Scott Fitzgerald'ın 'The Great Gatsby' romanını okumanızı şiddetle tavsiye ederim. 1974 yılında Francis Ford Coppala tarafından sinemaya uyarlanan romanın filmini de hayallerinizi cisimleştirmek için izlemelisiniz.
No comments:
Post a Comment